Anti-Emperyalist Cephe:Emperyalizme Ve İşbirlikçilerine Karşı Direnen Suriye’nin Yanındayız
Emperyalizme Ve İşbirlikçilerine Karşı Direnen Suriye’nin Yanındayız
Israrla, Kardeşçe, Umutla, Vatanları, Şehitleri İçin Direnen Suriye ve Dünya Halkları Kazanacak
Anti-Emperyalist Cephe’nin 14, 15, 16 Nisan 2016 tarihinde düzenlediği 7. Uluslararası Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği sempozyumunun sonuç bildirgesinde Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin saldırılarına ve katliamlarına maruz kalan ve direnen ülke ve bölgelerin gezilerek, gerçeklerin dünyaya duyurulması kararı alınmıştı. Bunun üzerine Suriye, Lübnan ve Türkiye’de Kürdistan’da ziyaretlerde bulunma ve görüşmeler yapılması, gözlemlenmesi kararı alındı. Bu karar kapsamında Anti-Emperyalist Cephe ilk başta, 3-7 Ekim tarihleri arasında 6 yıldır Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı direnen Suriye’yi ziyaret için bir heyet oluşturdu. İçinde İtalya, Britanya, Türkiye, Yunanistan, Ukrayna ve Suriye’den katılımcıların yer aldığı 16 kişilik heyet 3 Ekim’de buluştuğu Beyrut’tan Suriye’ye geçti.
Program, Suriye BAAS Partisi’nin resmi davetiyle 4, 5, 6 Ekim tarihlerine göre düzenlendi. Ziyaret programı kapsamında sırasıyla; 4 Ekim’de Suriye Ulusal İlerici Cephe Başkanı Omran el Zoubi ile görüşme, Hamadiye Çarşısı ve Emevi Camii’ni gezme. 5 Ekim’de 601 isimli Askeri Hastanede savaşta yaralanan Suriye askerlerini ziyaret, yaralananlara bağışta bulunmak için Kan Bağış Merkezine gidiş, BAAS Parti’si Başkanı aynı zamanda Beşşar Esad’ın yardımcısı Mühendis Hilal El Hilal ile görüşme. 6 Ekim’de daha önceden Suriye’ye karşı silahlanmış fakat daha sonra vatan kucağına geri dönenlerin ve ailelerinin yerleştirildiği Hircalle kampını ziyaret ve son olarak Bab Touma (Tuma Kapısı) bölgesinde bulunan Meryemiye Kilisesi ziyaret edildi. 7 Ekim’de Beyrut’a geçilerek, buradaki programa başlandı. 8 ve 9 Ekim’de Lübnan’daki ziyaret kapsamında, 8 Ekim’de Hizbullah Arap İslam İlişkileri sorumlusu Şeyh Hasan İzzettin’le görüşme. 9 Ekim’de 2000, 2006 yıllarında Hizbullah’ın savaştığı ve zaferi kazandığı Mliyta, İsrail sömürgecileri tarafından işgal edilen Filistin toprakları sınırının Lübnan tarafından ziyaret edildi. Ve son olarak Lübnan Hizbullah’ının zaferinden sonra İran tarafından yapılan ve Lübnan’a hediye edilen yine Filistin sınırında olan İran Parkı ziyaret edildi ve orada heyete yemek verildi.
Bu ziyaret esnasında heyet basın tarafından ve ziyaret yerlerinde yoğun ilgi ile karşılandı. Heyettekiler ise bu ziyaretlerde bulunmaktan ve gerçekleri görüp dünyaya duyuracak olmaktan dolayı yoğun duygular yaşadılar. Program genel olarak şöyle gerçekleşti.
Anti-Emperyalist Cephe heyeti ilk olarak 3 Ekim’de Lübnan’da bir araya gelerek, BAAS Partisi’nin görevlendirdiği bir otobüsle, öğle saatlerinde Suriye’ye geçmek üzere yola çıktı. Suriye girişinde devlet tarafından görevlendirilen memurlar, heyeti onur salonunda karşıladı ve ardından güvenli bir şekilde Suriye’nin başkenti Şam’a geçildi. Heyet Şam’da onur konuğu olarak Şam Palas Otel’inde misafir edildi. İlk gün genel program ve yapılacaklar konuşulduktan sonra, ertesi günün hazırlığı yapıldı.
4 Ekim:
Emperyalizm ve İşbirlikçilerine Karşı Anti-Emperyalist Cephe’de Birleşmeliyiz
Sabah kahvaltısının ardından saat 10.00’da Suriye Ulusal İlerici Cephe Başkanı Omran el Zoubi ile görüşme yapıldı. İlk olarak başkan Zoubi, hoş geldin konuşması yaparak, heyettekilere Suriye ziyaretlerinden ve dayanışmalarından dolayı teşekkür etti. Ardından Suriye Ulusal İlerici Cephe’nin 10 partiden oluşan direnişçi bir oluşum olduğunu, amaçlarının Siyonist İsrail’e ve Emperyalizme karşı direnişi büyütmek olduğunu belirtti. Emperyalistlerin 6 yıldır Suriye’ye karşı birleştiğini, tüm direnenlerin de onlara karşı birleşmesi gerektiğini, kişi sayısının önemli olmadığını önemli olanın ideolojinin ve davanın gücü olduğunu ifade etti. Zoubi ayrıca şunları söyledi: “Halk Cephesi çok onurlu bir tarihe sahip. Önderleri Mahir Çayan’ı anıyor saygı ve selamlarını iletiyorum… Açık ki, Halk Cephesi’nin geniş kitlesiyle AKP’ye ve Emperyalizme karşı mücadelesini sürdürüyor. Türkiye’deki birçok sorunun sebebi de emperyalizmdir. AKP’nin bölgede yaşananlardaki sorumluluğu ortadadır. Bölgede emperyalistler suni devrimler yaratmak istedi. Ama amaçlarına ulaşamadılar. Suriye 6 yıldır direniyor ve zafere kadar direnmeye devam edecek”. Daha sonra heyettekilerin yaptıkları konuşmaları da dinleyen Zoubi, sorulan sorulara da cevap verdi.
Mağrib’ten (Fas) gelen ve Anti-Emperyalist Cephe’den olan Driss Hani, heyettekileri tanıttıktan sonra kısa bir konuşma yaptı ve konuşacaklara sırayla söz verdi.
Anti-Emperyalist Cephe adına yapılan konuşmada, bu Cephe’nin 2009’da “Uluslararası Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği” Sempozyumundan sonra 21 ülkeden oluşturulduğunu, her yıl sempozyumların düzenli yapıldığını ve Suriye ile direnen tüm dünya halkları ile dayanışma içinde olduklarını ve amaçlarının emperyalizme karşı güçlü bir birlik oluşturmak olduğunu belirtti.
Halkın Hukuk Bürosu adına yapılan konuşmada ise şunlar söylendi: “AKP’nin OHAL kararları yüzünden buraya gelmek isteyen birçok kişinin pasaportları iptal edildi. Savaş başladığından beri AKP buradaki devleti suçlu göstermeye çalışıyordu. Biz başından beri bunu hiç kabul etmedik. Kırşehir’deki ÖSO’nun eğitim kampının kapanması için hukuki kampanyalarımız oldu. Tırlarla silahların taşındığını belgeledik. Bununla ilgili ulusal ve uluslararası davalar açtık. Daha önce de avukatlarımız buraya gelip, Halep’ten çalınıp Türkiye’ye kaçırılan fabrikalarla ilgili araştırma yaptı. Bununla ilgili dava açtık. Ve buraya gelen avukatımız Türkiye’ye dönerken tutuklandı. Bir sene tutsak kaldı. Bedellere rağmen biz doğruyu ve haklıyı savunmaya devam edeceğiz” diyerek direnen Suriyelileri ve şehitlerini selamladı.
Suriye Halk Cephesi adına yapılan konuşma direnişçiler ve şehitlerin selamlanmasıyla başladı. Konuşmada: “Biz 6 yıldır buradayız. Buradaki gerçekleri Türkiye’ye ulaştırmaya çalıştık ve ulaştırmaya devam edeceğiz. Emperyalizm bizlere karşı birleşerek saldırıyor. Biz de emperyalizme karşı birleşmeli ve ortak mücadele etmeliyiz, çünkü kaderimiz ortak. Anti-Emperyalist Cephe’de birleşmeliyiz” diyerek, Suriye Ordusu Halep’te ilerleme sağladığı halde neden uzlaşma yapıyor?
Daha sonra İtalya’dan bir katılımcı konuşmasında: “Suriye’yle enternasyonalist dayanışmamızı sürdüreceğiz. Gerçek anlamda Suriye’yle birlikteyiz, sizin yanındayız. Mülteciler konusunu Avrupa ülkeleri siyaset aracı olarak kullanılıyor. Mülteciler gerçeği nedir? Halep Stalingrad gibi direniyor, tüm Suriye gibi… Direnişinizi selamlıyorum” dedi.
Ukrayna’dan bir katılımcı ise: “3 sene önce Ukrayna’da Suriye’ye destek için bir gösteri yaptıklarını ve o zaman kimsenin aklına Ukrayna’da da benzer olaylarının yaşanacağının gelmediğini, düşmanlarının ve dostlarının ortak olduğunu…” söyleyerek teşekkür etti.
Zoubi sorulan sorulara cevabında: “Mahalli uzlaşmalar yapıyoruz. Burada amaç; silahlıların bu bölgelerden çekilmesi ve oralarda doğal yaşamın tekrar sağlanması… Buralarda uzlaşma sağlandığında silahlılar çekiliyor ve devlet müesseseleri çalışıyor. Örneğin Şam kırsalı Dareyya bölgesinden 1200 silahlı çekildi. Orada 572 kişi rehin alınmıştı. Dareyya’da şimdi hayat eski haline döndü.
Mülteciler konusu ise Avrupa ülkelerinin, genel olarak emperyalist ülkelerin kullandığı bir propaganda aracı, ve bir abartısı... Mülteci sorunu elbette var, ama gerçek tablo yansıtılmıyor… Sadece Suriye’den değil, Libya’dan Afrika’dan ve farklı ülkelerden de mülteci var. Belki de en az sayı Suriye’den… Ülkede kalmak isteyenler ülke içinde Lazkiye ve Tartus’a da gidiyor. Herkes ülke dışına çıkmıyor” dedi.
Yapılan görüşme sırasında Başkan Omran El Zoubi’ye “Zafer Yolunda” kitabının Arapça çevirisi, Halk Cephesi, Anti-Emperyalist Cephe ve Grup Yorum’un tanıtım dosyaları ile DVD’leri takdim edildi.
Yapılan görüşmenin ardından Anti-Emperyalist Cephe üyeleri Suriye’nin devlet televizyonu ve haber kanallarının isteği üzerine ziyaretin nedenine ve yapılan görüşmeye ilişkin röportaj verdi.
Medeniyetler Mozaiği ve Eşsiz Güzelliği ile İnsanı Büyüleyen Eski Şam’dayız
Aynı gün saat 17.00’da ziyaret programında Hamadiye Çarşısı ve Emevi Camii ziyareti yapıldı. Toplu olarak çarşı girişine gelindiğinde orada bulunan Damascus “Şam” Kalesi heyettekileri resmen büyülemişti ve tabi ki civarda bulunan tarihi yapılar. Aslında açgözlü emperyalistlerin buraya neden saldırdığının bir nedeni olarak bu güzel ve eşsiz tarihi bile gösterilebilirdi. Heyet Hamadiye’nin uzun çarşısından geçerken orada geleneksel kıyafetiyle güzel Arapça şarkıları seslendiren sokak satıcısı ile karşılaştı ve hatıra olarak resimler çektirdi. Adam işini yaparken hem halkı eğlendiriyor, sattığı hurma suyuyla insanları ferahlatıyor ve tabi ki kendisine küçük bir gelir sağlıyor. Caddenin sonunda Emevi Camii’ne gelindi ve tabi herkes o sırada Türkiye Cumhurbaşkanı’nın “Allahın izniyle 3 aya Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sözlerini hatırladı. Cami’ye geçildiğinde kural olarak ayakkabılar çıkarıldı ve ilk olarak orada camii yönetiminin odasına geçilerek cami hakkında bilgi alındı. Kısaca anlatılan bilgiler şöyle; caminin tarihi milattan önce 700’lere dayanıyor tabi bu süreç içerisinde çoğu kez el değiştirmiş yani Romalılar, Asurlar, Emeviler, Osmanlılar ve son olarak şimdiki haliyle halka ve gelen turistlere kapısını açıyor. Ayrıca camide bilinen özelliklerden biri rivayete göre Hz. İsa’nın kubbesine ineceğidir. Ek bir bilgi olarak da; Emevi Camii’nde 4 ayrı mezhep bir arada hiç sorun yaşamadan kardeşçe onlara ayrılmış yerlerde namaz kılabiliyor ve orada namaz kılan ve kuran okuyan insanlar gelen heyetin içerisinde Hıristiyan olduğunu bilerek herkese kucak açtı. İş cephesinin yansıra caminin avlusu da ayrı bir güzelliğiyle büyüledi. Asırlardır duvarlarda çizili olan güzel motifler ve taşlara işlenmiş çeşitli mozaikler ve camiinin sütunlarını kaldırmada kullanılan bir araba orada sergilenmekteydi. Yaklaşık 2 saat süren ziyaretin ardından herkes birçok kez daha gelme umuduyla camiden ayrıldı. Servisle otele yolculuk eden heyet Şam’ın eski sokak aralarından başta direnen halklar adına Grup Yorum’un “Zafer Yakında” marşını söyledi. Aynı günün akşamı saat 21.00’da heyet bir davet üzerine Suriye Devlet Televizyonu’nun akşam programına katıldı. O esnada ise yoğun bir izleyici sayısı vardı. TV programında genel olarak ziyaret nedeni ve Türkiye’de halkın yaşamı, devletin baskı ve yasakları, Halk Cephesi’nin buna karşı tavrı ve tutumu üzerine soru cevap şeklinde oldu. Son olarak Grup Yorum adına katılan bir kişi “Gel ki Şafaklar Tutuşsun” türküsünü söyledi ve ardından program katılımcılara teşekkür edilerek sonlandı.
5 Ekim:
Emperyalizme Karşı Savaşta Akan Kanımız Ortak Olduğundan, Kanımız Birbirine Karışmalıdır
Anti-Emperyalist Cephe heyeti sabah saat 9.00’da Şam’ın Mezze semtinde bulunan Askeri Hastane ve Kan Bağış Merkezi’ni ziyaret etti. Hastanede ilk olarak müdürün odasına geçildi ve yapılan konuşmalarda Anti-Emperyalist Cephe’nin neden Suriye’de olduğu ve ziyaretinden bahsedildi. Sonra hastane müdürü, hastane şartları ve tedavi edilen yaralı asker ve siviller hakkında bilgi verdi. Söylediklerinden öne çıkanlar, hastanede kapasitenin üstünden yaralı tedavi edildiği ama buna rağmen yılmadan doktorlar olarak tıp savaşını vereceklerini söyledi. Ardından tedavi edilen hastalar askerlerden sorumlu komutan ve hastane personeli ile birlikte ziyaret edilmeye başlandı. Yaralı yatan askerler genel olarak, ayağı kesik, karnının bir bölümü olmayan ve vücudunda küçük-büyük hasarlar olduğu halde, hepsi bir an önce cepheye gidip savaşmak istediğini dile getirdi. “Neden?” sorusunu soranlara “Vatanım, Halkım” için diyorlardı. Hastanede yine Suriye’nin farklı evlatları vardı, yani kısaca Müslüman, Hıristiyan, Ermeni, Alevi, Sünni, Dürzi, Türkmen, Arap, Kürt yani bütün Suriyelilerden vardı ve hepsinin tek isteği bir an önce eline silah alıp emperyalizmin beslediği işbirlikçileri vatanlarından atmak. Bunun yanı sıra verdikleri savaşın sadece kendi ülkeleri için değil, bütün insanlık adına verdiklerini dile getiriyorlardı ve bunun yanında başta Türkiye ve direnen bütün halkların kardeş olduğunu dile getirdiler. Hastanede göze çarpan güzelliklerden biride yaşlı bir Tartuslu ananın yaralı yatan kocasının yanında söyledikleri, şu şekilde; “Hepiniz hoş geldiniz canlarım, bize şeref verdiniz. Benim kocam şimdi yaralı yatıyor ayrıca biri şehit altı oğlum var hepsi de asker ve vatanları için savaşıyorlar bu yüzden ben hiç üzülmüyorum her şeyim vatanıma feda olsun”. Bu yaşlı ananın duyguyla ve titreyen sesiyle söylediği söz heyeti oldukça duygulandırdı ve anaya bakarak bir insanın daha cesur olması gerektiğini gösterdi. Ziyaretin ardından Mezze’de bulunan kan bağış merkezine gidildi ve orada kan verecekler belirlenerek birer ünite kan verdi. Bunun üzerine yapılan açıklamada; “Direnen halkların kanlarının ortak olduğu ve bu sebeple biz Anti-Emperyalist Cephe olarak direnen Suriye halkları ile kanımızın bir olduğuna inanıyor ve şu an bir sembol olarak kan bağışı yapmak istedik” denildi. Kan bağış merkezinin çıkışında görevliler ile hatıra fotoğrafı çekilerek programa ara verildi.
“Direnişin Vatanı Suriye’ye Hoş geldiniz”
Akşamüstü saat 18.00’da Suriye BAAS Partisi Genel Başkanı aynı zamanda devlet başkanı Beşşar El Esad’ın yardımcısı olan mühendis Hilal El Hilal ile görüşme yapıldı. İlk olarak salona giren Hilal Anti-Emperyalist Cephe heyetiyle tokalaşarak, “Direnişin vatanı Suriye’ye hoş geldiniz sefalar getirdiniz” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Bu çok önemli koşullarda Suriye’ye yaptığınız ziyareti çok değerli görüyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın selam ve sevgilerini iletmek istiyorum. Sizin aracılığınızla temsil ettiğiniz örgüt ve hareketlere, halklara Sayın Başkan Beşşar Esad’ın selamlarını ve desteklerini iletiyorum” diyerek, Suriye’nin son durumundan ve zafere kadar, dünya halklarının da dayanışması ile direnişe devam edeceklerini belirtti.
Ve ardından savaşın etkisinden ve her ne olduysa ve olmaya devam ediyorsa Suriye halkı ve devleti hala ayakta mücadele etmeye devam ediyor dedi. Ardından devletin, halkın sosyal yaşamı için ayarladığı düşük fiyatlardan ve yeni uygulamalardan bahsetti. Devamında kahve ve çay ikramı yapıldı.
Heyet adına söz alan katılımcılar genel olarak Suriye’nin yanında olduklarını belirterek, Anti-Emperyalist Cephe ve Halk Cephesi olarak Suriye’yle sürekli ve kalıcı ilişki yürütülmesi, Anti-Emperyalist Cephenin bir kurumunun burada açılması ve gelecek sene “Uluslararası Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği” sempozyumunun Suriye’de yapılması talebinde bulunuldu. Bu taleplere olumlu cevap verilerek, hemen çalışmalara başlanacağı sözü verildi.
Yapılan konuşmaların ardından Suriye Halk Cephesi’nin hazırladığı ve çevirisini Ahmet El İbrahim’in yaptığı “Zafer Yolunda” kitabı, Halk Cephesi, Grup Yorum, Halk Cephesi ve alanlarının genel olarak çalışmalarından derlenmiş kitapçık ve DVD’si Arapça çevirili olarak hediye edildi. Ayrıca üzerinde Arapça, İngilizce ve Türkçe olarak “Emperyalizme ve İşbirlikçilerine Karşı Direnen Suriye’nin Yanındayız – Anti-Emperyalist Cephe” imzalı pankart açıldı. Yine onunla bir hatıra fotoğrafı çekinildi. Pankartın üzerine de başta mühendis Hilal El Hilal olmak üzere Anti-Emperyalist Cephe bileşenleri pankartın üzerine imzalarını atarak bir hatıra bıraktı. Vedalaşıldıktan sonra yine orada bulunan Suriye Devlet Televizyonu ve Al Ahbariye kanallarına Anti-Emperyalist Cephe olarak röportaj verildi. Son olarak otele geri dönen heyet birbirine omuz vererek halaya durdu ve orada bulunanlar ise kamerasına kaydederek o görseli ölümsüzleştirmek istedi.
6 Ekim:
“Silahını Bırakıp Vatanının Kucağına Dönenlere Her Zaman Kapımız Açıktır”
Sabah erkenden Hırcalli Mülteci Kampına doğru yola çıkan heyeti Vali ve Belediye başkanı ile birlikte halktan bir grup karşıladı. Şam’dan yaklaşık 1,5 saatlik uzaklıkta olan kampta 727 ev var. Vali yardımcısı, kampla ilgili açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Buraya, Şam Kırsalı’ndaki Dareyya bölgesinde Devlet ile silahlı işbirlikçiler arasında yapılan uzlaşma sonucu insanlar getirilip yerleştirildi. Uzlaşma gereği silahlarını bırakanlar ailelerle birlikte kampa getirildi. Bırakmayanlar ise bir koridor oluşturularak Dareyya’dan çıkarıldı. Burada gerekli olan tüm yaşam alanları; hastane, okul, cami ve alışveriş yerleri kurulmuş durumda. Suriye’de bu kamp gibi 120 merkez var. Toplam 291 bin aile sıcak bölgelerden bu kamplara yerleştirildi”. Vali yardımcısının yaptığı açıklamadan sonra bazı evlere ziyaretlerde bulunuldu. Bir evde yeni doğmuş bir bebeğin ismini “Beşşar” koymuşlar. Bir başka evde tekerlekli sandalyede oturan yaşlı bir kadın heyettekilere tek tek teşekkür ederek kucakladı, öptü. Dünyanın bir ucundan onlarla dayanışmaya gelen insanları görmekten duyduğu heyecan ve mutluluktan ağladı. Heyettekiler de annenin elini öperek onları asla yalnız bırakmayacaklarını ifade etti. Ziyaret boyunca her an heyettekilerin etrafını saran çocukların gülen kara gözleri ise hafızalardan silinmeyecek bir iz bıraktı. Sanki bizi hiç bırakmayın der gibi bakıyorlardı. Heyettekiler onlara da sarılıp öptükten sonra halaya durdu. Grup Yorumdan söylenen marşlar eşliğinde çekilen halaya kamptakilerden de katılanlar oldu. Ardından belediye başkanı tarafından ağırlanan heyet dayanışmayı sürdürme sözü vererek oradan ayrıldı.
Birçok Dinin Birleştiği Yerde, Bab Tuma’dayız
Aynı gün akşamüstü Şam’daki Bab Tuma semtinde bulunan Mariyamiyeh Kilisesine gidildi. Bab Tuma’nın diğer adı "Thomas 'Kapısı". Bu kapı eski Şam’da kentin tarihi surları içinde yedi kapılarından biri. Thomas ismini de İsa'nın 12 havarisinden birinden alır. İşte bu tarihi kentte bulunan tarihi kilise ziyaret edildi. Kilise yönetimi heyettekileri karşıladı ve genel olarak Suriye’de din, mezhep ayırımının söz konusu olmadığını özellikle Bab Tuma’nın birçok dinin birleştiği bir yer olduğunu anlattı. Daha sonra kilise gezilerek tanıtımlarda bulunuldu. Kilise öğrencilerinin düzenli yaptığı etkinliklerden birine de şahit olan heyet üyeleri, öğrencilerle resim çektirdi. Resim çektirirken coşku ve mutluluklarını ifade eden öğrenciler ziyaretleri ve destekleri için heyet üyelerine teşekkür etti.
7 Ekim:
Yine Beyrut Yollarındayız…
Suriye’de heyeti konuk eden yetkililer sabahleyin heyet üyelerini bir otobüsle Beyrut’a kadar getirerek vedalaştı. Bundan sonraki iki günlük program Beyrut’ta olacak. Aşure etkinliklerinden dolayı süslenen caddeler yollar ve alınan geniş güvenlik önlemleri eşliğinde zamanından çok daha geç eve ulaşabilen heyet üyeleri uzun ve yorucu bir günün ardından ertesi günün programını yaptı. Ertesi gün, Hizbullah’tan Arap – İslam Ülkeleri ile İlişkilerden Sorumlu Şeyh Hasan İzzettin ile bir görüşme yapılacak.
8 Ekim:
“Yan Yana Olamasak da Birlikteyiz”
Sabahleyin Şeyh Hasan İzzettin ile görüşmeye gitmek için bir otobüs gelip heyet üyelerini evden aldı. Görüşme Şeyh Hasan İzzettin’in konuşmasıyla başladı. Şeyh Hasan öncelikle heyettekilere ziyaretleri için teşekkür ederek genel olarak Hizbullah’ın bakış açısını anlattı. Şeyh Hasan İzzettin: “Bizim için dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun, ezilen, baskı gören, katliamlar yaşayan tüm halklar kardeştir. Biz halkları ezen yönetimlere ve emperyalizme karşıyız. İnsanlığın kazanacağına inanırız ve bunun için mücadele ederiz. Ortak düşmanımız Siyonist İsrail ve Amerika’dır. İsrail’e karşı yürüttüğümüz mücadele ve Suriye’de savaştığımız için bizi terörist ilan ettiler. Biz haklı bir mücadele yürütüyoruz. Terörist olmadığımızı haktan yana olan herkes biliyor. Biz halkların birleşip mücadelelerini büyüttükçe kazanacaklarına inanıyoruz” dedi.
Daha sonra sırasıyla Anti-Emperyalist Cephe, Suriye Halk Cephesi, İtalya, Yunanistan ve Grup Yorum adına konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda ortak düşmana karşı ortak hareket edilmesi gerektiği; bunun için de düzenli bir ilişki kurmanın önemi ve somut adımlar atılmasından bahsedildi. Şeyh Hasan İzzettin, bunun için üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini belirterek, “yan yana olmasak da birlikteyiz” vurgusu yaptı.
Görüşmenin ardından Beyrut’ta bir kermes gezildi ve yöresel ürünler, anlamları üzerine konuşuldu. Ertesi gün Hizbullah’ın açık hava müzesi Mliyta’ya gitmek üzere program yapıldı.
9 Ekim:
Sabah erkenden Mliyta yolculuğu başladı. Lübnan’ın güneyinde olan ve işgal altındaki Filistin – Lübnan sınırına 50 km uzaklıkta olan Müzenin girişinde görevliler konukları karşıladı. İsrail işgalinden 2000 yılında kurtarılan ve 2006’da tekrar işgal girişimini engelleyip zaferi kazanan Lübnan direnişini anlatan müze 2010 yılında açıldı. İsrail’e karşı kullanılan silahlar, ele geçirilen silah ve eşyaların sergilenmiş olduğu müzede, savaşan Hizbullah askerlerinin maketleri de bulunuyor. İlk başta direnişi anlatan bir video izletildi. Ardından müze İngilizce anlatan bir rehber eşliğinde gezilmeye başlandı. Tanıtım sırasında her bir silahın özelliği, nerede nasıl kullanıldığı anlatıldı. Mliyta Hizbullah’ın İsraillileri hiç beklemedikleri büyük bir hezimete uğrattıkları zaferi temsil ediyor.
Daha sonra işgal altındaki Filistin-Lübnan sınırının olduğu Marun Al Ras bölgesine gidildi. Buradan işgal altındaki Filistin toprakları, evler çok yakın bir şekilde görülüyor. Arada bir duvar ve duvarın üstünde tel örgüler bulunuyor. Hemen sınıra yakın yerde de BM özel güvenlik askerleri bulunuyordu. Burası Filistin’in Safad bölgesine en yakın yer olarak geçiyor. Sınırdaki anlatımlardan sonra yemek yenilmek üzere çok yakında bulunan İran Bahçesi adlı lokantaya gidildi.
İran Bahçesi, İranlı bir mühendis olan Hüsam Hosnasavi tarafından yapıldı. İran bu bahçeyi 2006 zaferinden sonra Lübnanlılara hediye etti. Mühendis buraya dünyanın her tarafından gelen insanlar Filistin’e bakıp ağlasınlar diye her tarafından Filistin’i görecek şekilde düzenlemiş. İçindeki ibadet yeri Kudüs’e benzetilmiş örneğin. Çardaklarının sayısının 33 olması ise 33 gün süren 2006 Temmuz savaşından dolayıdır. Her köşesi Siyonist İsrail’e direnişi ve Filistin davasına bağlılığı ifade eden bu yerde yemek yenildi. Daha sonra, Filistin’e özlem duyan, davasını asla unutmayacak olan herkesin gözüyle uzun uzun baktıktan sonra Beyrut’a doğru yola çıkıldı.
Uzun bir yolculuktan sonra eve varıldığında ertesi gün yola çıkacak olanlar hazırlıklara başladı.
Ertesi gün sabah ise Lübnan ziyaretlerinin değerlendirmesi yapılıp, yeni hedefler konuldu. Ardından da Türkiye’ye gidecek olanlar uğurlandı… Uğurlama sırasında heyette bulunanlar herkese teşekkür etti. Özellikle de varlıkları ve paylaşımlarıyla kendilerinde kalıcı izler bırakan Suriyeli arkadaşlarına, verdikleri hediyeler için de tekrar teşekkür ettiler.
Anti-Emperyalist Cephe programının bundan sonrasını Türkiye’de Kürdistan’da yapacağı ziyaretlerle sürdürecek.
ANTİ-EMPERYALİST CEPHE