GÜNDEM

1 mayıs FOSEM Fransa Gebze Hacıahmet Isparta Maraş Mektuplarımızla Tecriti Kıralım Muharrem Karataş Polonya Sevgi Erdoğan Vefa Evi TAYAD Tokat UTMP Zürich adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya açıklamalar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa bağcılar belgesel belçika beykoz beşiktaş boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler galatasaray gazi gençlik gerilla giresun grup yorum gözaltı gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere istanbul isveç isviçre italya izmir işçi meclisi kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba kültür sanat kütahya küçükçekmece kınık kıraç lubnan malatya maltepe mardin mersin munzur muğla nurtepe okmeydanı ortaköy piknik radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler taksim tavır dergisi tekirdağ tiyatro trabzon tuzla türkiye videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi çanakkale çayan çayan mahallesi çağlayan çekmece çerkezköy ömürtepe örnektepe İngiltere İsviçre şiir şiirler şişli

Grup Yorum emekçileri Betül ve Bergün Varan'ın babası Erdem Varan evlatları için Hollanda Parlamentosu "Tweede Kamer"(İkinci Meclis) önünde başlattığı adalet nöbetinin 15.haftasında!

Erdem Varan kızlarının yaşadığı adaletsizliği her hafta yaptığı bir saatlik nöbet eylemi ile halka anlatmaya ve AKP faşizmini teşhir etmeye devam ediyor.

Betül'e verilen 11 yıl hapis cezasının sadece bir iftiracının beyanlarına dayandırıldığının hukuksuzluğunu, Bergün’ü ise henüz hakkında bir iddianame dahi hazırlanmadığı halde içerde tutmaya devam ettiklerini, bu da yetmezmiş gibi keyfi bir şekilde Kandıra F Tipi hapishanesine sürgün sevk edildiğini vurguladı.

Sadece evlatları için değil, içlerinde Grup Yorum emekçilerinin de olduğu; S, R,Y Tipi hapishanelere karşı süresiz açlık grevinde olan devrimci tutsakların da sesi olmaya devam ediyor Erdem Varan!

Avrupa'da devam eden diğer hak arama eylemlerine de değinen Erdem Varan, Fransız emperyalizmine karşı iltica hakları için direnen ve 6 gündür açlık grevinde olan Zehra Kurtay'ın ve Yunanistan'da 56 gündür oturum hakkı için direnen ve açlık grevinde olan Av. Günay Dağ'ın direnişlerini selamlayarak direnenlerin yalnız olmadığı vurgusunu yaptı.

8 Temmuz Salı günü Köln'de aşure dağıtımına katılındı. 'Yas Değil İsyan' Kerbela Anması içim bildiriler dağıtıldı. Geleceğini söyleyenler oldu.

Bir kişi ise 'Yas Değil İsyan' sloganına 'nasıl yas değil' diyerek tepki gösterdi. Bizler ise Kerbela'nın sadece yasa boğularak isyan boyutunun bastırılmaya çalışıldığı anlatıldı. Bizler Emperyalizmin Alevilik hakkındaki ideolojik bombardımanına karşı ideolojik mücadele vermeye devam edeceğiz!

Mısra Öz, 2018’de Çorlu tren katliamında 9 yaşındaki oğlu Arda Sel’i kaybetti. Bu güne kadar Çorlu tren katliamı ile ilgili hiçbir sorumlu cezalandırılmazken, oğlunu yitiren anne hakkında kamu görevlisine hakaretten dava açıldı.

Ne istedi Mısra Öz?

Her oğlu katledilen anne gibi adalet istedi, oğlunun katillerinin yargılanmasını ve cezalandırılmasını istedi. Bu ülkede adalet istemek suç, oğlunun katillerinin yargılanmasını istemek suç. Bu ülke faşizmle yönetiliyor, faşizm halka düşmanlıktır, Arda Sel gibi halk çocuklarına, Mısra Öz gibi annelere düşmanlıktır faşizm. Mısra Öz bu gerçeği yaşayarak öğrendi. Oğlunun ölüm tarihinden iki gün sonrasına kendisini yargılamak ve cezalandırmak için duruşma tarihi belirlediler.

Mısra Öz; “8 Temmuz oğlumun ölüm yıldönümü, iki gün sonrasına mahkeme koymak vicdansızlıktır. 10 Temmuz’da orada olacağım, gözümün içine bakarak versinler kararlarını. Benimle uğraştıkları kadar gerçek sorumlularla uğraşmadılar.”

Katillerle uğraşmayan ama katledilenlerin ailelerine baskı yapan, yargılayan, cezalandıran devlet. Aynı senaryoları Soma davasında, Dilek Doğan davasında da, Berkin Elvan davasında da ve daha pek çok davada da gördük. Bu faşizmin halk düşmanlığıdır. Faşizmle yönetilen bir ülkede halk için adalet yoktur, halk için demokrasi yoktur, halkın yaşam hakkının güvencesi yoktur.

Adalet ancak mücadele ile kazanılabilir, faşizme karşı dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmeden kimse adalet elde edemez, hak hukuk arayamaz. Tek çözüm mücadele etmek ve halkın dayanışmasını örgütlemektir.

10 Temmuz günü herkesi Çorlu 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmaya katılmaya ve faşizme karşı Mısra Öz’le dayanışmaya çağırıyoruz.

TAYAD’LI AİLELER

İKİ KARDEŞTEN İKİ DİRENİŞÇİYE Filmi Yakında Gösterime Giriyor

İKİ KARDEŞTEN İKİ DİRENİŞÇİYE.

Bu film, birbirine ömrünü veren abi kardeş- Uğur ve Yeliz Türkmen’i anlatıyor…

Uğur Türkmen, 2000-2007 Büyük Ölüm Orucu direnişinin şehitlerinden biri. Onunki büyük direniş içinde de özgün bir şehitlikti: Ölüm orucundayken tahliye olan ve kendi ailesinin evinde ölüm orucunu sürdürerek şehit düşen ilk direnişçiydi.

Emperyalizm, ‘20. Yüzyıl ayaklanmalar yüzyılı olacak’ tespitini yaparak, 2000 yılında ülkemize “Ya Düşünce Değişikliği Ya Ölüm” politikasıyla saldırdı. Tüm halka yayılacak bu saldırıyı, önce hapishanelerden başlattı. Devrimciler halkın önündeki yıkılmaz barikattı.

19 Aralık 2000’de 20 hapishaneye birden katliam saldırısı başlattı. Katliamın sorumlularından Jandarma Binbaşı Zeki Bingöl, katliamdan sonra “direnen 4 koğuş vardı, operasyon DHKP-C tutsaklarının koğuşlarına yapıldı” diyerek, katliamın direnen özgür tutsakları teslim almaya yönelik olduğunu itiraf etti.

Devrimci tutsaklar bu saldırıyı öngörerek önceden direniş hazırlıklarını yaptı.

F Tipi hapishaneler gündeme geldiğinde devrimci tutsaklar sonradan ölüm orucuna dönüştürecekleri süresiz açlık grevine başladılar.

7 yıl kesintisiz süren, uzun ve zorlu bir mücadele ile 22 Ocak 2007 tarihinde direniş, 122 şehitle ve 600’den fazla zorla müdahale sonucu geçmişi çalınan devrimciyle zafere ulaştı. Direnen, asla teslim olmayan ve zafer kazanan, devrimciler oldu.

 

Uğur ve Yeliz Türkmen o süreçte emperyalizmin bu politikalarına karşı barikat olan iki kardeş, iki yoldaştı; saldırı gündeme gelince de iki direnişçi oldular.

 

Uğur ve Yeliz Türkmen farklı hapishanelerde; ama aynı ölüm orucu ekibinde, aynı gün direnişe başladılar. 19 Aralık katliam saldırısını yaşadılar.

 

Ölüm orucu başladıktan sonra, “Rahşan Affı” denilen şartlı salıverme yasasını devreye soktu faşizm. Amaç; ölüm orucundaki direnişçileri tahliye etmek, tahliyeyi rüşvet olarak kullanarak direnişi zayıflatmaktı. Oligarşinin amacını çok iyi bilen tutsaklar, tahliye rüşvetini yere çalacaktı.

 

Tahliye edilip de dışarıda sürdüren İLK ÖLÜM ORUCU DİRENİŞÇİSİ Uğur’du. Tahliye olunca ölüm orucunu, Mersin’de baba ocağında, ailesinin yanında devam ettirdi.

 

Direniş karşısında “zorla müdahale” ile devrimci tutsakları teslim almak ve direnişi kırmak istedi faşizm. Yeliz de zorla müdahale ile hafızası çalınan yüzlerce devrimciden biriydi. Yeliz’in geçmişini çaldılar, kendi iradesi dışında zorla müdahaleyle sakat bıraktılar.

 

Uğur kendi direnişini, Yeliz’in direnişini ve tüm ailesini örgütledi.

 

Anadolu ve Ortadoğu halklarının teslim alınmasına karşı, bedenleriyle barikat oldu Uğur ve Yeliz. Uğur; halkına ve vatanına bağlılığıyla, şehitlerine ve yoldaşlarına verdiği sözü yerine getirerek 27 Mayıs 2001’de, direnişinin 204. gününde ölümsüzleşti.

 

Filmin senaryosu, yaşanan tüm gerçekleriyle bu tarihi yaratan şehitlerimiz tarafından yazılmıştır.

 

Yönetmen Sevtap Türkmen, Uğur ve Yeliz’in ablası olarak önce direnişte yaşadıklarını kitaplaştırdı, sonra da kardeşlerinin filmini yaparak tüm dünyaya, tanık olduğu bu süreci anlatma görevini ve sorumluğunu yerine getirdi.





Gerçeğin Demi’nde 8 Temmuz Salı günü yayınlanan, ‘’Kerbela Direnişinin Tarihsel Değeri, Bilim Yolunu Takip Etmek ve Adalet Mücadelemizdeki Yeri’’ konusunun işlendiği bölümün kaydını paylaşıyoruz.

https://halkinsesiradyo.com/2025/07/09/kerbela-direnisinin-tarihsel-degeri-bilim-yolunu-takip-etmek-ve-adalet-mucadelemizdeki-yeri/

Bu Konumuz, Aleviliğin Esaslarının Tartışılması Kadar Önemli Bir Konudur!

Kerbela’nın ‘’Bilim Yolunu Takip Ediniz’’ İlkesi ve Bugünkü Adalet Mücadelemizdeki Yeri Anlaşılmadan, Aleviliği Anlamak Mümkün Değildir. O Nedenle Tüm Halkımızı Bu Haftaki Programımıza Özel Önem Vermeye Çağırıyoruz. Yine 13 Temmuz 2025 Günü, Yani Önümüzdeki Pazar Günü, Saat 14:00’de Am Stadtpark 68, 51373 Leverkusen Adresinde Aynı Anlayışla Yapacağımız Kerbela Anmasına da Tüm Halkımızın Katılmasının Önemine Dikkat Çekiyoruz!

– Kerbela 1400 yıl önceki sömürücülerin temsilcisi Zalim Yezid’e Kaşı Bir İsyandır!

– Zalim Yezid’e asla boyun eğmemiş olan İmam Hüseyin’in önderlik etmek için yola çıktığı Kufe İsyanının yenilgisini öğrendiği anda Yezid’e Biat etmektense fedalarla direnme kararı almasının yarattığı bir direniş destanıdır Kerbela!

– Alevilerin en kutsal önderleri olan Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli, Alevilere bilim yolunu takip etmelerini emretmiştir. Bu, Alevilerden de öteye tüm insanlığın rehber edinmesi gereken bir ilkedir.

– Bilim Yolunu Takip Etmek: Bilim tarihin hangi kesitinde nereye gelmişse teknikten, felsefeye, toplumsal yapıdan hedeflerimize, İnancımızdan, ideolojik-kültürel ve siyasal tutumunuza kadar o aşamadaki bilimsel kriterlere göre bütün bunları yeniden değerlendirmek demektir. Ve Yine tarihi de bu bilimsel yaklaşımın ışığında yeniden ele almalısınız demektir.

– O halde Bilimin bugün geldiği aşamada, başta Aleviliğin kendini tarifini, toplumsal hedefini, örgütlenme biçimlerini ve mücadele tarzlarını nasıl ele almamız gerekir? Ahlakından eğitimine ve kişilik özelliklerine kadar her şeyini bugünkü bilimsel bakış açısı ile değerlendirerek, eksik ve yanlışlarını nasıl düzeltebiliriz? bunların gereğini yerine getirmek yerine, tarihteki sözleri, yaklaşımları ve hatta hurafeleri tekrarlamak şeriatçılığın Aleviliğe taşınmasından başka bir şey değildir.

– O halde Alevilerin kendi ezeli olarak ortaya koyduğu Kal-u Bela’ dan son on bin yıla kadar insanlığın yaşadığı İlkel Komünal Toplum sürecinde Alevilik hangi felsefi-ahkaki-kültürel değerleri esas almıştır. Sınıflı ve sömürücü toplumlar sürecinde bu değerleri nasıl yaşatmış ve günümüze kadar getirebilmiştir. Ve bu on bin yıllık süreçte sömürücü ve zalimlere karşı kalkıştığı sayısız isyan hareketleri ve direnişler içinde bunları nasıl derinleştirerek daha mükemmel hale getirmeye çalışmıştır? Sadece Feodal Osmanlı İmparatorluğuna karşı örgütlediği 450 isyandan hangi dersleri çıkarmış ve nasıl daha ileri kavrayışlara ulaşmıştır. Tarihin belli bir aşamasında yani 900’ lü yıllarda yeniden formüle ettiği Menzilinin adı olan Rıza Şehrinin bugünkü bilimsel değerlendirmesi nasıl olmalıdır?

Kırklar Meclisi ve Cem örgütlenmelerinin çağdaş biçimleri nelerdir?

 

– Bunları kavramak esas olmakla beraber bütün bu süreçlerde yani kölecilikte, feodalizmde ve kapitalist-emperyalist sistemde Aleviliği yozlaştırmak, sömürücü ve zalimlere karşı eşitlik-adalet ve özgürlüğün sözcüsü olma gerçeğini yok ederek kendi sistemine angaje etmek için yapılan asimilasyon uygulamalarının sonuçları, kalıntıları ve Aleviliğin aslını yok etmekte nasıl etkili olduğu da hassasiyetle ele alınmak zorundadır.

– Bu çerçevede, Aleviliğin özünü net verileriyle ortaya koyarken, boş tartışmalardan uzak durmak, halkımızın aklını karıştırmak için ortaya atılan sözde teorilere itibar etmemek zorundayız.

– Ve en nihayet, Alevi halkımızın, ‘’Her Devrin Bir Yezidi Varsa Her Yezid’in de Bir Hüseyin’i Vardır’’ özdeyişinde ifade ettiği, günümüzün Yezid’i kimler, Hüseyin’i kimlerdir, sorularının da bilimsel cevaplarını vermek, Hüseyni duruşun ne olduğunu akıllara kazımak zorundayız. Ve bugün Hüseyni duruşu kimler temsil etmektedir, ve bunun yanında bu devrin Yezid’i kimlerdir ve ne yapmaktadırlar sorularına da hiçbir tereddüte yol açmayacak kadar net cevaplar vermek zorundayız? Ancak ondan sonra kimler İmam Hüseyin’in Safında Kimler Yezidin Safında net olarak ortaya çıkarabilir ve hem düşmanlarımızı hem de sahtekarları daha iyi tanıma olanağı bulabiliriz.

8 Temmuz 2025 Salı

Direnişimizin 6. günü

6 gündür, kurduğumuz direniş çadırıyla, devrimci onurumuz, ideolojimiz ve haklarımız için direnmeye devam ediyoruz.

Çıkış noktamız bu olduğu için çok büyük bir güce sahibiz.

Böylesi bir mahallede, sokakta kurduğumuz çadır bugün bu nedenle bir direniş kalesi. Fransa Emperyalizminin karşısına diktiğimiz ve meydan okuduğumuz kale...

Yaşamımız, gün geçtikçe oturmaya, daha iyi bir düzen işletmeye başladık. Bu konuda tecrübemiz olmadığı için yaşamın içinde öğreniyoruz. Direniş okulunun iyi bir öğrencisi olacağız.

Çok yoğun bir gün geçirdik, o kadar çok kişi geldi ki, hepsiyle layıkıyla ilgilenemedik.

Çok öncesinden tarih verilen bir solcu kanala röportaj yapmaya gittik. Kanal, yeni kurulan ve gönüllülükle ilerlemeye çalışan bir kanal.

Bizi öyle bir saygıyla ağırladılar ki, çoğu yabancı olan bu kardeşlerimiz bizlerde ayrı bir yer edindiler. Röportaj süremiz 12 dakikaydı, çok kısa olan bu sürede söylemek istediklerimizi çoğunu söylemeye imkan olmasa bile düşüncelerimi halka ulaştırdığımız bir pencere oldu.

Ve değerli bir ziyaret te, Belaruslu bir dostumuz tarafından gerçekleştirildi. Çok uzak bir yoldan sırf direniş ziyareti için gelen dostumuzla da, bir röportaj yaptık ve onu sevgimize uğurladık.

Akşamınız ise, işten çıkıp çadırımızda nöbet tutan arkadaşlarımızın gelmesiyle ve yine güzel sohbetlerle son buldu.

8 Temmuz Salı günü Leverkusen de yapılacak olan Kerbela ve Aşure etkinliği için  Düsseldorf Alevi Derneğinin Aşure etkinliğine katılındı.

Düsseldorf ta 100 kişiden fazla insanın katıldığı etkinlik için katılanlarla konuşularak 13 Temmuz Pazar Anmaya çağrıldı.

Bu etkinlikten sonra bir ailemiz ziyaret edilerek aşureye çağrıldı. Akrabalarıyla birlikte geleceklerini söylediler.



Paris Strasbourg Saint-Denis'de oturum hakkı için süresiz açlık grevine başlayan Türkiyeli devrimci Zehra Kurtay Direnişinin 6. Gününde.

6 gündür kurduğu direniş çadırında 24 saat kalan ve masa açıp imza toplayan Zehra Kurtay'ın direnişine bugün de çok sayıda kişi ve kurum ziyarette bulundu ve desteklerini sundu.

Le Media TV ile kanalın kendi stüdyosunda bir röportaj gerçekleştiren Zehra Kurtay, yaptığı röportajda Fransa Emperyalizminin teşhir etti ve gerçekleştirdiği direnişi anlattı.

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.