Kuyu Tiplerine Karşı Direnişimiz Sınırları Aşıyor;
Rusya’daki Sosyalistler Serkan Onur Yılmaz’ın Direnişine
Omuz Veriyor, Büyütüyor!
Faşizmin Kuyu Tipi Hapishaneleri ile hedeflediği tecrit,
imha ve örgütlü halkı dağıtma politikası Özgür Tutsakların direnişi ile
sonucuna ulaşamadı, ulaşamayacak.
Kuyu tiplerine karşı ölüm orucu direnişinde birinci yılını
10 Kasım’da geride bırakan Özgür Tutsak Serkan Onur Yılmaz’ın açlığına ve
direnişine ülkemiz başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden katılım sağlandı.
Bunun yanında birçok sosyalist kurum, platform, haber sitesi de direnişini
duyurarak “Kuyu Tipi Hapishaneler Kapatılsın!” çağrısına ortak oldu, ses
verdi.
Rusya’da sosyalist tarih ve güncel mücadele hakkında haber
ve yazı yayınlayan “Devrim Alevi (Plamya Ravolyutsii)” Telegram
kanalı da direnişin sesi olarak açıklama ve çağrı yaptı.
“Devrim Alevi” kanalının açıklaması ve çağrısı
üzerine de yapılan tartışmalarda uluslararası dayanışmanın önemine değinilerek
emperyalizme ve faşizme karşı enternasyonalist mücadelenin zorunluluğu da
vurgulandı.
“Devrim Alevi” Telegram kanalının 10 Kasım 2025 tarihli
açıklaması ve çağrısı şu şekildedir:
Bugün, 10 Kasım, Türk siyasi tutsak ve anti-faşist Serkan
Onur Yılmaz'ın açlık grevine başlamasının tam birinci yıl dönümü. Şu an hayatı
tehlikede. Artık konuşamıyor, ayakta duramıyor ve nefes almakta zorlanıyor.
Devlet, direnişinin fark edilmemesini umarak onu sessizce öldürüyor. Ama biz
fark ettik. Onun Hikâyesi, münferit bir tiranlık vakasından çok daha fazlası.
Bireyin hiçbir şey, devlet aygıtının ise her şey olduğu modern burjuva
rejiminin mantığının özeti.
Serkan ne için mücadele ediyor?
Serkan, tecrit hapishanesinden F Tipi hapishaneye
nakledildi, ancak bu ona kurtuluş getirmedi. Direnişini sürdürdü, açlık grevini
ölüm noktasına kadar tırmandırdı ve S, R ve Y tipi hapishanelerden sekiz
yoldaşının nakledilmesini talep etti. Bu hapishaneler, taş mezarların modern
versiyonu. Günde 23 saat boyunca tam bir tecritte, 3x4 metrelik bir kafeste, 24
saat kamera gözetimi altında. Bu sadece katı bir rejim değil; aynı zamanda
işkence, insan ruhunun ve bedeninin sistematik bir şekilde yok edilmesi, tüm uluslararası
hukukun doğrudan ihlali.
Bu neden hepimizi ilgilendiriyor?
Açlık grevi taktiği konusunda farklı görüşleriniz olabilir.
Ama eğer anti-faşist ve anti-emperyalistseniz, Erdoğan rejiminin temsil ettiği
acımasız sisteme karşı mücadeleyi desteklemekten kendinizi alamazsınız. Her
zaman bir düşmana ihtiyacı vardır; önce Gülenciler, sonra Kürtler, şimdi de
sol. Ülke içinde özgürlük kalmadığında, gerilim dışarıya salınır.
Bu, saldırgan bir dış politikada ifadesini bulur:
Türkiye Suriye'de kuzeyi işgal etti, cihatçıları destekledi
ve Kürtlere saldırdı.
Ukrayna'da Ankara, Neo-Nazi taburları da dâhil olmak üzere
Zelenskiy rejimini silahlandırıyor.
Dağlık Karabağ çatışmasında Türkiye, Azerbaycan'ı diplomatik
ve askeri olarak aktif olarak destekledi ve silahlı insansız hava araçları
sağladı.
Dolayısıyla, Serkan ve yoldaşlarının hapishane
hücrelerindeki mücadelesi münferit bir olay değil. F Tipi hapishane
hücrelerinde, Ukrayna'da Neo-Nazilere verilen destekte ve komşu toprakların
işgalinde kendini gösteren aynı mantığa karşı doğrudan bir direniş. Bireyin
hiçbir şey, baskıcı devlet aygıtının ise her şey olduğu bir sisteme karşı bir
mücadele. Serkan ve yoldaşlarının mücadelesi, yalnızca hapishane tecridine
değil, aynı zamanda tüm topluma dayatılan siyasi tecride de bir direniş.
Bireyleri kırılabilir çarklar olarak gören mantığa karşı bir mücadele.
Dayanışma bizim silahımız. Kononoviçler örneği.
Tarih, uluslararası ilginin hayat kurtardığı örnekleri
biliyor. Kiev'deki faşist rejimin işkence ettiği, iradelerini kırmaya çalıştığı
ama kıramadığı Ukraynalı komünistler Aleksandr ve Mikhailo Kononoviç kardeşleri
hatırlayın. Yıllardır devam eden bu korkunç dava, tam da yaygın uluslararası
kamuoyu baskısı nedeniyle henüz örtbas edilip sessizce ortadan kaldırılamadı. Dünya
çapında solun ilgisi, rejimi geri çekilmeye ve onları ev hapsine almaya
zorladı. Haklarında konuşulduğu sürece öldürülemezler. Aynı şey Serkan
Onur Yılmaz için de geçerli. Devlet onun görünmezliğine güveniyor. Bizim
görevimiz ise mücadelesini tüm dünyaya görünür kılmak.
10 Kasım – Dayanışma Günü
Serkan'ı desteklemek için uluslararası sosyal medya
kampanyası devam ediyor. Anti-Emperyalist Cephe tarafından başlatıldı. Bu
kampanyaya katılıyor ve tüm okuyucularımızı kampanyayı yaymaya çağırıyoruz.
SERKAN'I SERBEST BIRAKIN! ERDOĞAN DİKTATÖRLÜĞÜNE SON!