Ankara Yüksel Direnişinin selamını getirdi bir genç, birlikte fotoğraf çektirip: “aldık selamınızı, aldık gülüşünüzü, bir itiraza muhtaç iken emekçiler siz direnci yaydınız” diyerek...
İlk sohbetim, Alevi olduğu için yıllarca bunu saklı yaşamaktan yorulduğunu anlatan orta yaşlarda bir kadınla oldu. “Peki ne olacak böyle, ne zamana kadar?” diye soruyor. Bu soru her birimizin kendine sorması gereken bir sorudur aslında, “daha ne kadar ?”
Ölmedik mi yeterince, sömürülmedik mi, horlanmadık mı?
72 yaşında emekli bir öğretim üyesi, yerde serili ozalitimizin fotoğrafını çekip, “iyi ki sizin gibi gençler var, biz sizler gibi olamadık” diyor. İki bildiri rica ediyor, biri kendine, diğeri kızına. Yüksel direnişini anlatmama engel oluyor, çünkü her gelişmeden haberdar.
Genç bir kız, sanki randevulaşmışız gibi tebessümle bana doğru geliyor, kaç gündür uğramaya çalıştığını fakat iş saatlerinden kaynaklı denk getiremediğini söylüyor... Yine üniversiteli genç bir kız güleç yüzüyle geliyor. Bugün dayanışmak için yanımda duracağını belirtiyor. Elimdeki bildirileri görünce dağıtabileceğini söylüyor. Normalde ben yerimde bekliyor ve gelip geçenlere veriyordum bildiriyi, genç arkadaşın isteği üzerine alanda bildiri dağıtıyoruz. Alanda üç yüzden fazla süresiz açlık grevi bildirisi dağıtmış oluyoruz böylece.
Hasta haliyle dayanışmaya gelen can yoldaşım Nurcan da yalnız bırakmadı beni. Halkın desteği arttıkça enerjimiz, enerjimiz arttıkça da halkın desteği büyüyor.
İki takım elbiseli adam gelip yakınımıza oturdu. Bildirimizi vermek istediğimizde biri, “Ben 'Evet'çiyim, bana verme!” diyerek yüzünü çevirdi. Yakasında AKP arması olan diğeri dinledi beni, “referandum bir aldatmacadır, on yıllardır sandıklarla oyaladılar halkı, bunca yoksulluk, bunca işsizlik, ucuz işçilik sizi hiç düşündürtmüyor mu?” dedim. Anlattıklarım üzerine düşündüğünü hissettim.
Burjuva bir TV'de çalışan bir delikanlı nasıl destek olabileceğini sordu, basına ve aydınlara duyurabilirsiniz deyince, “yaparız tabi” dedi. Henüz burjuva medyayı tanımadığı belliydi: “Bak göreceksiniz, yarın kaçta buradasınız?” dedi kendine güvenli bir şekilde.
Halk deryası... Bugün eylemimi uzatmamı istedi destek için gelen bir arkadaş, uzattım yarım saat daha. Giderek artıyordu dönüp bakanlar, “sizin için ne yapabiliriz?” diyenler. Açlık grevi yapan arkadaşlarımın taleplerinin bir an önce kabul edilmesini istiyorum, onların sesi olalım istiyorum.
Direnişimizi duyan herkesi 19 Nisan'da Direnişimin 30. Günü etkinliğine davet ediyorum.
Teşekkürler
Nazife Onay