HAKLARIMIZI KAZANMAK İÇİN HEP İLERİ!
Ayşenur Şimşek Kamu Emekçileri Kurultayı, 4 Şubat’ta
Ankara’da toplanıyor. Kamu Emekçileri Cephesi’nin önderliğinde düzenlenen
kurultayda, kamu emekçilerinin örgütlenmesinde ve direnişinde daha ileri
adımlar atılması hedefleniyor. Kurultay, gün boyunca açık oturum ve paneller
şeklinde gerçekleştirilecek. Kurultayda, kamu emekçilerinin mücadelesinde son
bir yılda Nuriye Semih direnişi başta olmak üzere, yaratılan direnişler,
direnişin çeşitli alanlardaki yansımaları, OHAL ve KHK’lara karşı kamu
emekçilerinin mücadelesinin nasıl şekillendirileceği ele alınacak.
KURULTAY’IN HEDEFİ
NEDİR?
Kamu emekçileri, AKP faşizmi tarafından ekonomik, sosyal,
ailevi, siyasal, örgütsel olarak tarumar edilmektedir. Hak arama yolları
tıkanmıştır. Hak aramanın tek yolu direnmektir. Hiçbir direniş, örgütsüz zafere
ulaşmaz. İşte bu iki nokta, Ayşenur Şimşek Kurultayı’nın amacını da ortaya
koyuyor: DİRENMEK ve ÖRGÜTLENMEK!
OHAL’e, KHK’ya teslim olmayacağımızı, işimizi, emeğimizi
sonuna kadar savunacağımızı söyledik ve bunu yapıyoruz. Şimdi kurultayla bu
direnişimizi bir adım daha ileri taşımak istiyoruz; bu kurultayla örgütlenme
acısından mevcut statükoların dışına çıkmak istiyoruz.
3 milyona yakın kamu emekçisi var. Milyonları örgütleme
iddiamız var. Kurultay’ı da bu iddiamızın gerçekleştirilmesinde bir adım olarak
görüyoruz: Adımlarımız HEP İLERİ!

OHAL ile birlikte 130 bin kamu emekçisi tüm hakları
ellerinden alınarak kapı önüne konulmuştur. KESK’in 4099 üyesi işten
atılmıştır. Yıllarca emek verdiği işinden atılarak çaresiz bırakılan
emekçilerin kimi intihar etmiş, kimi seyyar satıcı olmuş, kimi bunalımlara
düşmüştür. Sebebi, örgütsüzlüktür. İşten atılan KEC’li kamu emekçileri, kamu
emekçilerinin bunlara mahkum olmadıklarını gösterdiler. Açlığa yatarak,
meydanlarda oturma eylemleri başlatarak, OHAL saldırıları karşısında en güçlü
direnişi yarattılar. Kamu emekçileri acısından üç farklı tarih yazıldı: Biri
KESK’in, “OHAL var direniş olmaz” diyerek yazdığı teslimiyetçi tarih. İkincisi:
Örgütsüz on binlerce kamu emekçisinin yazdığı çaresizliğin tarihi. Üçüncüsü:
KEC’li kamu emekçilerinin yazdığı direniş tarihi. Nuriye Semih direnişi, AKP
faşizminin de itiraf etmek zorunda kaldığı gibi, “dünyayı ayağa kaldıran” bir
direniş olmuştur. İki direnişçi, Türkiye’yi de, dünyayı da ayağa kaldırmıştır.
Bu, ideolojik politik kararlılığın ve netliğin sonucudur. Kamu Emekçileri
Cephesi olarak, bu direnişle, her koşul altında direnilebileceğini gösterirken,
biz de bu direnişten çok şey öğrendik. Kurultayımız işte bu direnişin açtığı
yoldan daha ileriye doğru gidecektir.
KAMU EMEKÇİLERİNİN
TEMEL SORUNU: ÖRGÜTLENME
On binlerce kamu emekçisinin haklarını savunabilmek için,
kamu emekçilerinin faşizme, emperyalizme karşı mücadelesini büyütebilmek için,
örgütlenmeliyiz. Kamu emekçileri ancak örgütlenerek güç olabilirler.
Örgütlenerek çaresizliği aşabilirler. Peki, nerede, nasıl örgütleneceğiz?
KESK, KHK İLE İŞTEN
ATILAN 130 BİN KAMU EMEKÇİSİNİN HAKLARINI SAVUNMAYARAK, KHK İLE İŞTEN ATILAN
4099 ÜYESİ İÇİN HİÇBİR DİRENİŞ ÖRGÜTLEMEYEREK, “İHRAÇLAR KURULTAYI” YAPMASINA
RAĞMEN, ALDIĞI KARARLARA SAHİP ÇIKMAYARAK, KAMU EMEKÇİLERİNİN İÇİNDE HAKLARINI
SAVUNABİLECEĞİ BİR SENDİKA OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR. ÖRGÜTLENME AÇISINDAN KESK ARTIK
BİR ALTERNATİF DEĞİLDİR. KESK’İN BU HALİYLE DÖNÜŞMESİ, DEVRİMCİLEŞMESİ DE
MÜMKÜN DEĞİLDİR.
KESK bir şey yapmıyor. Ancak bizler KESK’e yolumuzun
taşlarını kendi ellerimizle öreceğiz. Memur meclislerimizi kurmak ve
yaygınlaştırmak bugün için çok daha fazla aciliyet isteyen bir durumdur.
Meclislerimizi kurmalı ve yaygınlaştırmalıyız. Bizler 90’lı yılların devlet
terörünün en yoğun olduğu zamanlarda örgütlenerek sendikalarımızı kurduk.
Bugünde tarihimizden aldığımız bu güçle meclislerimizi kurarak kamu emekçilerin
örgütleyeceğiz. Bugün direnen bir tek biz varız.
Bu direnişi tüm kamu
emekçilerine mal etmek için, birebir kitle çalışmasıyla işyerlerindeki çalışmalarımızla,
içlerinde olmalı ve örgütlenme yapmalıyız. Kamu emekçilerinin kendi sorunlarına
sahip çıkması, OHAL’e, KHK’lara karşı haklarını arayacak hale gelmelerinin tek
yolu meclislerde örgütlenmektir. Meclislerimizi tanıtmak, işleyişimizi
anlatmak, kamu emekçilerini bu meclisin bir parçası haline getirmek, AKP’nin
politikalarına karşı vurulacak en büyük darbe olacaktır. KESK’in içinde örgütlü
ama aslında örgütsüz olan ya da hiçbir kuruma bağlı olmayan milyonları örgütlü
hale getirecek olan meclislerimizle direnişimizi büyüteceğiz.
KARARLILIK, İDEOLOJİK
NETLİK, YARATICILIK EN YAKINLARINDAN BAŞLAYARAK, HALKA HALKA HER ALANI HAREKETE
GEÇİREN POLİTİKALARIMIZDIR
Nuriye direnişe başladığında tek başınaydı. İnsanlar ona
uzaktan bakıyorlar, yanına dahi yaklaşmaya korkuyorlardı. Sonra adım adım
geldiler. Direnişin bir parçası oldular. Onların direnişi AKP’nin teslim alma,
halkın tüm direnme yanlarını köreltme politikasını boşa çıkardı. Tek başına da
olsa direnilir düşüncesini yerleştirdi. AKP faşizminin göründüğü kadar güçlü
olmadığını gösterdi. AKP bir yılı aşkın süre boyunca, bu direnişi kırmak için
işkencede gözaltında tutuklamalara psikolojik savaş yöntemlerine kadar her yola
başvurdu. Bu düşünce, işçilerden aydınlara, sanatçılara her alanda etkisini
gösterdi. Çünkü direnmek yaşatır direnmek güç verir. Halkımız, sanatçılarımız
bu direnişten güç aldılar.
Direnişin yaydığı umutla karamsarlık dağıtıldı. Düne kadar
kendi dünyasında yaşayan eşler, anneler, arkadaşlar, dostlar bugün direniş
ailesinin bir parçası haline geldiler. Kimi zaman yerlerde sürükleniyor, gaza
boğuluyor, gözaltına alınıyorlar. Direnişi sahiplenmek, direnişin bir parçası
olmak en sıradan insanı dahi bugün kahramanlaştırıyor. Bunu yaratan KEC’dir.
Bizim politikalarımızdır. Umutsuzluk nasıl ki insanda, sanatta ve yaşamın her
alanında yozlaşmayı getirirse, direnme de kendi kültürünü ve sanatını
oluşturuyor. AKP’nin yıkmak, yok etmek
istediği bu kültürdür. Direnişimiz bu yönüyle yozlaşmaya karşı barikatımızdır.
AKP faşizmi en başından beri direnişi kırabilmek için hemen
her yolu denedi. Direnişçiler haklarında broşür çıkardı, olmadı gözaltına aldı,
olmadı tutukladı. Uydurma deliller, itirafçıların iftiralarıyla direnişin
meşruluğunu gölgelemek istedi. Ne yapsalar, ne söyleseler boşa çıkardık.
Haklı ve meşru olan direnişimizdi. Nuriye de, Semih de
tutuklulukları boyunca tecrit edildiler. Güneş bile onlara yasaklandı. Direnişi
kırabilmek için hemen her yolu denediler. Ancak başaramadılar.
KEC olarak tutuklandıkları günden itibaren Nuriye ve Semih’i
daha fazla sahiplendik. Eylemlerimizle, çağrılarımızla halkımızı bu direnişin
ve sahiplenmenin bir parçası haline getirdik. Milyonlarca insan çok çeşitli
biçimlerde Nuriye ve Semih’in serbest bırakılması için mesaj ses verdi.
Sanatçılar hazırladıkları videolar aracığıyla Nuriye Semih davasını sahiplendi.
Tutuklulukları boyunca gündemde yine hep onlar vardı. Duruşmalarda savunmaları
ile faşizmin hukuksuzluğunu teşhir ettiler. Semih Özakça savunmasında şöyle
diyordu:
“Süleyman Soylu bizimle ilgili çok şey söyledi, inandıramadı
insanları. Bakan eliyle kitapçık yayınladı. Soylu bizi hedef gösterdi zaten,
terörist ilan etti. Peki, bu mahkeme niye kuruldu? Asıl suç olan budur.
Amaçları bizi unutturup zorla müdahale edip, bizi yaşayan ölü haline
getirmekti. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Verin kararınızı perde
kapansın.”
Nuriye’ye ise verdikleri ceza ile direnişi
cezalandırdıklarını sandılar. Oysa Nuriye tahliye olduktan sonra şöyle diyordu
direniş için:
“Kendi geleceğimiz için bir şey yapmak zorundayız. Bizim
için insanlar güzel bir sahiplenme gösteriyorlar ama belki bir adım daha
atmamız gerekiyordur. Onun dışında bizim için olarak görmesinler herkes kendisi
için yapıyor.”
Bugün bu büyük direnişten dolayı, Nazife Onay ve Celal
tutukludur.
NAZİFE ONAY’I VE
CELAL’İ FAŞİZMİN ELİNDEN ÇEKİP ALMAK YÜKSEL DİRENİŞİNİ HER KOŞUL ALTINDA
SÜRDÜRMEK BU KURULTAYIN AMAÇLARINDAN BİRİ OLACAKTIR.
Nuriye ve Semih direnişi başladığında KESK, direnişi
görmezden geldi. Yok saydı. Direniş güçlendiğinde, halkı, kamu emekçilerini
etkiler hale geldiğinde, KESK, OHAL’e teslim olmamaktan, direnmekten, Nuriye ve
Semih’e sahip çıkmaktan söz etti. Ancak bunun hiçbir pratik karşılığı yoktu.
Yapmak istediği mitinglere izin verilmedi. Peki, KESK ne
yaptı? Yasaklara boyun eğdi. İşten atılan kamu emekçileri için “İhraçlar
Kurultayı” düzenledi. Bol bol “-ceğiz, -cağız” diyerek vaatlerde bulundu. Tipik
burjuva politikası ile günü kurtarmaya çalıştı. Oysa kurtardığı bir şey yoktur.
Nuriye ve Semih her gecen gün ölüme biraz daha yaklaşıyor. Hala kamu emekçileri
işten atılıyor. OHAL devam ediyor ve güne yeni çıkarılan bir KHK ile
başlıyoruz. KEC’li kamu emekçileri, KESK genel merkezlerinde oturma eylemi
sürdürüyor. KESK orada dahi Nuriye ve Semih’in sesini duymuyor! KEC olarak başından
beri bu saldırılara barikat olduk. Direnme geleneğimize yeni halkalar ekledik.
Yüksel Caddesi direnişimize hiç ara vermedik. Susmak, sahiplenmemek,
direnenlerin yanında olmamak ancak AKP’yi güçlendirir.
Bu nedenle KEC önderliğinde düzenlenen bu kurultay
önemlidir. KEC olarak aldığımız kararların arkasında duruyoruz. Hiçbir
kararımızı sahipsiz bırakmıyoruz.
Bu nedenle bugün çok açık biçimde biz ve onlar
diyebiliyoruz. Biz direniyoruz, onlar ise rahat koltuklarında günlerini gün
ediyor. Biz direnerek kendi yolumuzu yapıyoruz. Tüm kamu emekçilerini bu yolda
birleşmeye çağırıyoruz.
Alacağımız kararların hepsini hayata geçirme
kararlılığımızla, kurultayımızda daha güçlü bir direniş hattı ve daha güçlü bir
örgütlenme yaratacağız. Kurultayımız AKP faşizminin karşısına daha güçlü bir
şekilde çıkmanın bir aracıdır.
TÜM KEC’LİLER’E
ÇAĞRIMIZDIR: 4 ŞUBAT AYŞENUR ŞİMŞEK KURULTAYIMIZI BU BİLİNÇLE SAHİPLENMELİYİZ
KAMU EMEKÇİLERİ
CEPHESİ
Tarih: 4 Şubat 2018
Yer: Hacı Bektaş Veli Simurg Tiyatro Salonu, Çankaya/ANKARA