
Ülkemiz yeni sömürge bir ülke, yönetim biçimi ise sömürge
tipi faşizmdir. Ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginlikleri, halkın değil
emperyalistlerin ve onların ülkemizdeki işbirlikçilerinin ceplerine akar. Bu
kabul edilebilir bir durum değildir. Ki biz de bunu kabul etmiyor, bağımsızlık
için mücadele ediyoruz. Ülkemiz toprakları bu sömürüyü kabul etmeyenlerin
kanlarıyla sulandı ve sulanmaya da devam ediyor.
Yönetememe krizinin sürekli olduğu ülkemizde, halk ve
burjuvazi arasındaki suni denge her geçen gün zayıflamakta, yoksul daha yoksul,
zengin daha zengin hale gelmektedir. İçinde bulunduğumuz günlerde korona virüs
nedeniyle birçok yoksul işsiz kalmış, bir o kadarı da ücretsiz izine
çıkarılmıştır. Açlıkla, yoksullukla karşı karşıya kalan, yaşamını idame
ettiremeyen halkların isyan etmesi tarihsel bir zorunluluktur. Bu koşullarda
faşizmin can simidi işkence, yozlaştırma ve katliamdır.
Tarihin hangi evresine bakarsak bakalım, tüm egemenler
işkence, katliam ve yozlaştırma üçlüsünü belli oranlarda hayata geçirmiştir. Bu
politikalar hayata dün de geçiriliyordu bugün de… Ve yarın da geçirilecek.
Dayı’mızın faşizmin mahkemelerini yargılarken ettiği söz hala yankılanmaya
devam ediyor ‘’işkence yapıyorsunuz çünkü başka çareniz yoktur!’’ bugüne kadar
ülkemizde ceza alan işkenceci, katil yok denecek kadar azdır, alanlar ise
devrimcilerin ve halkın yürüttüğü kampanyalar sayesinde ya zorunluluktan ya da
devletin imajını zedelememek için verilmiştir ve bunların birçoğu da ödül
denebilecek boyutta cezalardır. 19-22 aralık katliamının failleri hala elini
kolunu sallayarak dolaşmaktadır. Göstermelik verilen cezalar ile hapiste
olanlar ise AKP-MHP ittifakının uzun süredir çıkartmak için uğraşıp fırsat bu
fırsat diyerek korona gündemiyle maskeleyerek çıkarttığı yasayla tahliye
oluyor.
Uyuşturucu
emperyalizmin beyinleri teslim alma politikasıdır, insanı insana, insanı
kendine yabancılaştırma politikasının parçasıdır. Türkiye tarihinde hiçbir
iktidar yoktur ki adı mafya ile birlikteanılmasın. Günümüzde bu ilişki AKP’li
Burhan Kuzu ve İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti arasındaki
ilişkiyle bir kez daha ayyuka çıktı. Bu onlarca örnekten biri olsa da açık ve
herkesin bildiği örneklerdir.
Faşizm kendine göre bir kültür ve ahlak yaratıyor ancak
dünyanın ‘’en baskıcı en barbar ve en kanlı yönetim biçimi’’nin yaratacağı
ahlak ve kültür çürümüşlük ve çöküntüden başka bir şey değildir. Faşizm, bir
yandan insanların cebindeki üç kuruşa göz dikerken bir yandan da sadece
tüketen, asalak, hayatı uyuşmak ve cinsellikten ibaret gören bireyler
yaratıyor. Bunlar kendi içerisinde çelişiyor gibi görünse de ortaya çıkan
kişilik nereye çeksen giden, kendinden başka kimseyi düşünmeyen hayatı kişisel
hazları üzerinden değerlendiren, tek hedefi kısa yoldan parayı bulmak olan
bireyler yaratıyor ki bu da faşizme göre ideal insan yani üç kuruşa her şeyi
yapabilecek insan tipidir.
Uzun süredir planlanan ama yeni hayata geçirilen ‘’infaz
paketi’’ işte bu politikaların bir ürünüdür. Paketin çıkarılma sebebi her ne
kadar korona virüs olarak gösterilse de bundan yaralananlar faşizmin kendi
yarattığı işkenceciler, katiller mafyalar uyuşturucu satıcıları çocuk
tecavüzcüleri v.b’leridir. Yani faşizmin gayrı meşru çocuklarıdır ve bunların
bırakılmasındaki hedef hastalık değil hastalığın sonrasında gelecek ekonomik
çöküş sürecinde halkın mücadelesini işkence ve katliamla durdurmaya çalışmak,
uyuşturucuyla insanları düşünemez hale getirmektir. Önümüzdeki süreçte
çıkarttığı paketle işçi grevlerini yasaklıyor ve küçük bir ceza da alsa her
ceza alanın hapse girmesini zorunlu kılan maddelerde bu paketin içerisinde mevcut.
Bu infaz paketinden Çakıcı’ların, Evcil’lerin, Hasan Ferit’in katillerinin ve
daha nice halk düşmanı çetecinin yararlandırılıp siyasi tutsakların kapsam
dışında bırakılmasının nedeni budur.
Bir tarafta düzenin gayrı meşru çocukları bir tarafta ise halkın
çocukları var. Ne AKP’nin halk düşmanı yasaları ne emperyalizmin baskı ve
işkence politikaları devrim yürüyüşümüzü engelleyemeyecek. Dün mahallelerimizde
nasıl uyuşturucuya, kumara, yozlaşmaya karşı mücadele ettiysek bugün de
edeceğiz. Dün nasıl işkencecileri, katilleri sırtları duvara dönük yürümek
zorunda bıraktıysak bugün de aynısı olacak. Faşizm kendi çocuklarını affediyor
ama biz affetmiyoruz bizim şehitlerimize ve halkımıza devrim sözümüz var. Halka
karşı işlenen hiçbir suç zaman aşımına uğramaz halkımızın hafızası güçlüdür.
AKP’nin kendine can simidi yaratma çabaları boşunadır çünkü
karşısında sinmiş, bezmiş bir halk değil, binlerce gündür en alçakça saldırılar
karşısında yılmadan direnen kamu emekçileri, hapishanelerde adalet için ölüme
yatan özgür tutsaklar, şehitlikleriyle direnen Grup Yorum ve umudun bayrağını
kuşanmış halk çocukları vardır. Biz kazanacağız çünkü biz halkız, tarihsel ve
siyasal olarak haklı olanlar bizleriz.
Halkız Haklıyız Kazanacağız
Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz
Yunanistan Halk Cephesi