Bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.” (Bertolt
Brecht)
Adalet, hakkın ve hukukun halktan yana gözetilmesidir, halka
karşı adil olmaktır. Adaletin bir sınıf sorunu olduğu ve adaletin olmadığı
ülkemizde adalete olan açlık, “hoşnutsuzluğu” artırmaya devam ediyor.
İşçisinden, emeklisine, memurundan esnafına herkes yoksulluğun arttığı şu
süreçlerde sınıf farkının yarattığı adaletsizliğin mağduru oldu. Özellikle son
süreçlerde, pandemi bahane edilerek, halk yoksulluğa, işsizliğe terk edildi.
Ezilenlerin yoksulluğu, bir avuç ezenin serveti oldu. Zengin daha zengin,
yoksul daha yoksul. 2020 yılında sadece KOD 29 (ahlak ve iyi niyet kurallarına
uymayan haller ve benzerleri) bahanesiyle 177 bin işçi işten çıkarıldı. 177 bin
işçinin hakkı gasp edildi, 177 bin kişi aileleriyle birlikte açlığa mahkûm
edildi.
OHAL sonrası çıkarılan KHK’larla 140 bin kamu emekçisi
adaletsizliği yaşadı. 140 bin kamu emekçisinin işi elinden alındı, ağaç kabuğu
yesinler denilerek açlığa terk edildi.
KHK’lar ve KOD 29’lar, adil olmayan yargılama, en temel
demokratik hak arama yollarının baskı, işkence, tutuklamalar ile engellenmesi,
yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonların varlığı bu ülkede adalet
olmadığının kanıtıdır.
Yüksel direnişçileri adaletsizliğe karşı iş, ekmek, adalet
mücadelesi veriyor. Mücadele ettikleri için tutuklanıyor, sesleri kısılmaya
çalışıyor. Her koşulda direnişi sürdüren direnişçilere hapishanede de, mahkeme
salonlarında da, zulüm uygulanıyor. Son duruşmada Nazan Bozkurt tahliye
edilirken, Mehmet Dersulu ve Alev Şahin’in tutuk hallerinin devamına kararı
verildi. Tutuklu direnişçiler mahkemeye getirilmedi, Mehmet Dersulu segbis ile
bile bağlanamadı. Sadece işini isteyen kamu emekçilerine direndikleri için
“terör” demagojisi yapılıyor, suç üretilmeye çalışılıyor. Yine Nuriye Gülmen
hakkında, kaçma şüphesi ve gözaltında tavır yapması bahaneleriyle tutuk halinin
devamına kararı veriliyor. Yüksel direnişini desteklediği için tutuklanan
öğretmen Sibel Balaç’a 8 yıl 4 ay 15 gün ceza verildi. Bu ceza hükümsüzdür.
Yüksel direnişini, direnişleri desteklemek, direnişlerden yana olmak “terör”
suçuymuş gibi cezalandırılamaz.
Her muhalif hareket, eylem, davranış ve sözün “terör” suçu
olarak değerlendirildiği ülkemizde sadece muhalif olduğu için soruşturma
geçiren on binlerce kişi var.
Soma’da 301 canın katledilmesiyle ilgili tek bir tutuklu
kalmazken, adalet mücadelesi veren Avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklu. Çorlu tren
katliamında hiçbir sorumlu yargılanmazken ailelere davalar açıldı. Ankara’da
103 can katledildi, sorumlular yargılanmıyor. Bombacıları, bombaları patlatmadan
yakalayamıyoruz diyen zihniyet, 2 kişinin basın açıklamasına başlamadan
saldırıyor. Hapishanelerde pandemi bahanesiyle yaşanan hak ihlalleri had
safhaya ulaştı. Hasta tutuklar tahliye edilmiyor, binlerce çocuk anneleriyle
birlikte tutukluğu yaşıyor. Her bir çocuğun ahı bu zulmün sonunu getirecek.
Adalet ekmek gibi su gibi en temel ihtiyaçlardan biridir.
Her gün yüzlerce, binlerce haksızlığın, hukuksuzluğun yaşandığı ülkemizde
halkımız adalete doyuncaya kadar, adaletin gerçeklemesi ve sınıfsız bir toplum
için, adaletsizliğe karşı mücadelemizi sürdürecek, mücadele edenlerin yanında
olmaya devam edeceğiz.
“Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol, pişkin, verimli.” (Bertolt Brecht)
Kamu Emekçileri Cephesi