21 Şubat tarihinde Düsseldorf Yüksek Eyalet mahkemesinde 33. ana duruşma görüldü.
Özgül Emre,
İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli'nin yargılandığı davanın ilk gündem maddesi
konusu Türkiye'deki faşizmi bilirkişi raporunu oldu. Bilirkişi raporu
önümüzdeki hafta hazır olacak ve Türkiye uzmanı kendisi de mahkemede hazır
bulunacak.
Bilirkişi
raporu en erken Pazartesi 26 Şubat’ta avukatların eline geçebilecek ve 27 Şubat
tarihinde mahkeme var. Avukatlar bilirkişi raporunu okuyabilmek için ve
sorularını hazırlayabilmek için kendilerine yeterince zaman tanınmasını
istiyor.
Mahkeme, daha
önce okumayı red ettiği ve sonrasında "iyi niyet göstergesi" olarak
tanımladığı Türkiye ile ilgili insan hakları raporunu ve gazete küpürlerinin
okunması ile devam etti.
Hakimlere kalsaydı
bir kaç gazete küpürü daha okuyup, duruşmayı bitirecekti. Sanki hiç bir şey
yokmuş gibi. Sanki bu normal bir duruşmaymış gibi.
Ancak bu normal
bir duruşma değildi.
Çünkü
Almanya'nın en yüksek mahkemesi, BGH'nın verdiği karara rağmen, kanser hastası
İhsan Cibelik Şubat ayında ameliyat olmadı.
Neden? Bu sefer
sahnede hakimler veya savcılar yok. En azında görünürde yoklar. Bu mahkemeyi
bir mizansen olarak göreceksek, bu sefer sahnede hastane doktoru var.
Üniversite
Kliniği Üroloji bölümü şefi, başhekim Prof. Dr. Heidenreich, İhsan Cibelik'i
ameliyat etmeyeceğini söylemiş.
Neden? Neden
yok. Ortada tam bir keyfilik var.
Oysa Üniversite
kliniği ameliyat yapacağına dair yazılı taahüüt vermişti. Ne olmuştu da şimdi
önce yaparım dedikleri ameliyatı yapmayı red ediyorlar?
Bütün bunlar En
azından görünürde anlaşılmıyor, bilinmiyor. Ancak ortada olağanüstü, garip bir
durum olduğu açık.
Elbette
Heidenreich ne oldu da birden çark etti, birden fikrini değiştirdi somut olarak
bilinmiyor.
Ancak
avukatlardan aldığımız bilgilere göre, İhsan Cibelik bunun arkasında bir iş
olduğunu düşünüyor. Muhtemelen devlet kurumlarından birisi gidip bu ameliyatı
engelledi. Belki savcılık engelledi? Belki dolap çevirmekte büyük bir ustalığa
sahip olan Alman gizli servisi Verfassungsschutz vardır bunun arkasında? Veya
şimdilik bilmediğimiz daha farklı nedenler mi vardır, şu anda bilinmiyor.
Ama ortada hiç
normal olmayan bir durum olduğu aşikar.
Davanın
başından beri İhsan Cibelik'in sağlık sorunları gerektiği gibi ele alınamadı.
16 ay boyunca
biyopsi yapılmadı. Buna rağmen İhsan Cibelik tedavi olabilmek için tahliye
edilmedi. Sonra hapishane ameliyat olması için bir türlü harekete geçmedi.
Şu anda da
hastahane ameliyat etmeyeceğini söylüyor.
Gelinen
aşamada, ki İhsan Cibelik neredeyse 2 yıldır tutsak, kan değerleri sürekli
yükseliyor.
Yükselen
değerlerin kanserin büyüdüğünü, vucüdüna yayılabilme ihtimali olduğunun bir
göstergesi.
Artık öyle ki,
hapishane doktoru dahi, İhsan Cibelik'in bir an evvel ameliyat olmasını
istiyor.
Bu durum
karşısında İhsan Cibelik'in avukatları ve kendisi bu durumu dile getirmek
istedi.
İhsan Cibelik 2
satır söylemekte ısrar etti. "Bana neden söz hakkı tanınmıyor
anlamıyorum" diye tepkisini ortaya koydu.
Ancak hakim
buna izin vermedi. Neden sorusuna, "bu ana duruşmanın konusu değil"
cevabı geldi.
Avukatı
"peki benim müvekilim ana duruşma dışında kendisini nasıl ifade
edecek" sorusuna, hakim heyetlerinin başkanı dalga geçer gibi cevap verdi:
"elbette bir insan hapishanedeyse bu zor".
İhsan Cibelik
konuşmak için ısrar edince, aynı hakim "bu işler Alman mahkemelerinde
böyle yürümüyor" diye cevap verdi.
Kanser teşhisi
yapılalı 4 ay olmuştu ve halen ameliyat etmediler. Şimdi de ameliyatı bir türlü
gerçekleşmiyor. İhsan Cibelik sesini duyurmak istedi.
Bu ısrarlar
karşısında, "bir dahaki hafta, şimdi değil" diye başından sağmaya
çalıştı.
Daha önceki
mahkemelerde, "benim için insan sağlığı herşeyden önce gelir" diyen
hakim, sürekli konuşmaya çalışan avukatların ve Cibelik'in mikrofonlarını
kapattı.
Seslerini
duyurmalarına izin vermedi.
Hakimin üstenci
ve duyarsız tavırları üzerine seyircilerde tepki göstermeye başladı.
"İhsan
Cibelik yanlız değildir" sloganları atılmaya başlandı.
Gelişen duruma
karşı tamamen tahammülsüzleşen hakim, duruşmayı yarıda kesti.
33. duruşma
olaylı bitti.