5-6 Nisan 2025’te Atina’da, “Emperyalizm Ve
Hukuk” Başlığı Altında Düzenlenecek
“Ebru Timtik Anısına 2. Uluslararası
Sempozyum”Da Buluşalım!
Ekonomik
ve siyasi krizi derinleşen emperyalizmin, bir dünya sistemi olarak varlığını
sürdürebilmek, bu varlığın temeli olan sömürü ve yağma düzeninin devamını
sağlayabilmek için tarihte eşi görülmemiş bir saldırganlık sergileyerek dünya
halklarını bu sisteme boyun eğmeye zorladığı, boyun eğmeyenleri acımasız bir
şekilde cezalandırmak için, savaşlar, işgaller, katliamlar dahil, her yola
başvurduğu, özellikle Ortadoğu’da bu saldırganlığın giderek arttığı bir
süreçten geçiyoruz.
Başını
ABD'nin çektiği emperyalist kapitalist blokun '90'ların başında, Sovyetler
Birliğinin yıkılmasının ardından “Yeni Dünya Düzeni”ni ilan etmesiyle birlikte
bugüne kadar artarak süren yeni bir emperyalist saldırganlık dalgası
başlamıştır. Bu saldırganlık, bazen uluslararası hukuk aracılığıyla
meşrulaştırılan bazen de uluslararası hukukun açıkça yok sayıldığı işgaller,
katliamlar, darbeler ve emperyalizm tarafından fonlanan “ilerici halk
ayaklanması” görünümlü komplolar vb. araç ve yöntemlerle sürdürülmüştür. ABD
emperyalizminin özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından “teröre ve
diktatörlüklere karşı savaştığı” yalanı da bu sürecin en etkili silahlarından
biri olmuştur. ABD, “Diktatörler ülkelerinde baskı ve terör uyguluyor, ülkeyi
kaosa sürüklüyor, ülkeyi yeniden güvenliğe ve istikrara kavuşturmak ve
demokrasiyi yeniden tesis etmek istiyoruz” diyerek uluslararası destek yaratıp
saldırı, işgal, yağma ve talan politikalarını hayata geçirmeye devam
etmektedir.
Bu
politikanın bir yanı baskı ve zor ile yaratılan korku iken; diğer yanı hedef
ülkeleri ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel her anlamda kendi ihtiyaçları
doğrultusunda şekillendirmek, bu ülkelerin iktidarlarını işbirlikçileştirmek,
böylece yeni-sömürge ülkeler yaratmaktır. 11 Eylül saldırılarının ardından Cebelitarık’tan
Hindistan’a kadar olan geniş bir coğrafyada ABD’nin çıkarları doğrultusunda
iktidar değişikliklerini hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (tam adı
“Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Müşterek Bir Gelecek ve
İlerleme İçin Ortaklık Projesi”) bu amaçla uygulamaya konulmuştur.
ABD
emperyalizmi ilan ettiği bu doktrinler, stratejiler ve projeler doğrultusunda 2001
yılından itibaren -11 Eylül 2001 saldırılarını bahane ederek- Afganistan, Irak,
Libya, Suriye vb. ülkelere karşı başlattığı saldırılarda doğrudan veya dolaylı
olarak yüzbinlerce kişinin ölümüne neden olmuştur. Aynı süreçte Latin
Amerika’dan Güney ve Güneydoğu Asya’ya, Kore Yarımadası'na kadar dünyanın dört
bir yanında da emperyalist saldırganlık ve tehdit artarak sürmüştür. Göreve
yeni gelen ABD başkanı Trump’un söylemlerine ve ilk icraatlarına baktığımızda
da bu saldırganlığın artarak süreceğini öngörebiliyoruz.
ABD
emperyalizminin Ortadoğu’daki kanlı eli İsrail’in yıllardır Ortadoğu halklarına
yönelik saldırganlığı da sözünü ettiğimiz emperyalist saldırganlığın bir
parçası olarak artarak sürmektedir. İsrail Siyonizmi yalnızca 7 Ekim 2023’ten
geçici ateşkesin yürürlüğe girdiği 19 Ocak 2025’e kadar Gazze’ye yönelik
gerçekleştirdiği, uluslararası insancıl hukuku, savaş hukuku kurallarını açıkça
çiğnediği, insani veya etik hiçbir değer tanımadığı işgal ve soykırım
saldırısında -enkaz altında kayıp olan ve sayıları tam olarak bilinmeyen,
binlerce kişi hariç- çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 45 binden fazla
Filistinliyi dünyanın gözleri önünde katletmiştir.
İsrail’in
işlediği suçlar bunlarla da sınırlı değildir. İsrail, başta ABD olmak üzere
emperyalizmin açık veya örtülü desteğiyle Ortadoğu’daki birçok ülkeye -Lübnan,
Suriye, Yemen, İran vb.- istediği zaman, her türlü bahaneyle saldırmayı,
ülkelerin egemenlik haklarını ihlal etmeyi, kontrolsüz-sınırsız bir şekilde
katliamlar ve suikastlar gerçekleştirmeyi kendine hak olarak görmektedir.
Örneğin Lübnan’da pek çok yerleşim yerini günlerce bombalayıp yüzlerce kişiyi
katleden İsrail bununla de yetinmeyip iletişim altyapılarını da kullanarak
gerçekleştirdiği saldırılarda, tek seferde binlerce kişinin ölümüne veya
yaralanmasına sebep olmuş, Lübnan, İran ve Suriye’de birçok suikast ve katliam
saldırısı gerçekleştirmiştir. İsrail’in Ortadoğu’daki bu saldırganlığının da ABD
emperyalizminin saldırganlığına paralel olarak artacağını öngörmek hiç de zor
değildir.
Öte
yandan dünya halkları, yukarıda sözünü ettiğimiz emperyalist saldırganlığın
temelinde yatan vahşi sömürü ve yağma sisteminin neden olduğu ve gittikçe
derinleşen bir açlık, yoksulluk, işsizlik ve bunların neden olduğu ekonomik,
sosyal ve siyasi sorunlarla boğuşmaktadır.
Emekçilerin çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaşarak ilkel
kölelik şartlarında çalışmaya ve yaşamaya zorlanması; en temel insani hakların
dahi milyonlarca yoksul için ulaşılamaz hale gelmesi; milyonlarca insanın
savaşlar, siyasi baskılar ya da ekonomik nedenlerle ülkelerini terk ederek
mültecilik koşullarında yaşamak zorunda bırakılmaları; ırkçı, faşist ve gerici
örgütlenmelerin sistemli olarak yaygınlaştırılması; ulusal ölçekte artan siyasi
baskı ve yasaklar, siyasi yargılamalar ve ceza adaleti açısından yaşanan
sorunlar ve halklar açısından daha pek çok olumsuzluk, sözünü ettiğimiz
emperyalist yağma ve talan düzeninin bir parçası, bu düzenin doğal bir
sonucudur.
Elbette
bu tablo yalnızca emperyalist saldırganlıktan ibaret, tek taraflı bir tablo
değildir; en önemlisi de bu tablo mutlak, değişmez bir tablo değildir.
Madalyonun bir yüzünde emperyalist saldırganlık varsa diğer yüzünde de
halkların mücadelesi ve direnişi vardır. Bu mücadele ve direniş kısa vadede
emperyalist saldırganlığı durdurabilecek güçte değilse de ulusal, bölgesel ve
giderek dünya ölçeğinde bu saldırganlığı geriletebilecek, durdurabilecek tek
gücün halkların birleşik, örgütlü ve enternasyonalist muhtevadaki mücadelesi
olduğu kesindir.
Bizler
halkların birleşik ve örgütlü mücadelesinin gücüne inanan anti emperyalist
avukatlar ve hukukçular olarak ekonomik, siyasi, askeri her alanda artan
emperyalist saldırganlığa uluslararası hukukun emperyalistler tarafından
manipüle edilerek halklara karşı kullanılmasına, halkların kazanımlarının
emperyalistler ve faşist iktidarlar tarafından gasp edilmesine karşı mücadele
yollarını, araçlarını ve yöntemlerini konuşmak, bilgi ve deneyimlerimizi
ortaklaştırmak için 5-6 Nisan 2025’te Atina’da bir araya geliyoruz. Başta anti
emperyalist, anti faşist tüm meslektaşlarımız, tüm ilerici hukukçular olmak
üzere herkesi “Emperyalizm ve Hukuk” başlığı altında 5-6 Nisan 2025’te Atina’da
düzenleyeceğimiz Ebru Timtik Anısına 2. Uluslararası Sempozyuma katılmaya davet
ediyoruz.
EBRU
TİMTİK ANISINA 2. ULUSLARASI SEMPOZYUM ÖRGÜTLEME KOMİTESİ