İtalyan gazeteci Eliana Riva günlük yayınlanan Il Manifesto gazetesinde Aytaç Ünsal ile yaptığı röportaja ve Türkiye’deki avukatların yaşadığı adaletsizliklere yer verdi.
Gazeteci haberi şu şekilde paylaştı:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Başbakan Meloni ile bir araya gelerek İtalya ile Türkiye arasındaki ticari ittifakı ve askeri işbirliğini güçlendirecek.
Bu sırada, Türkiye’deki cezaevleri siyasi muhalifler, gazeteciler, insan hakları aktivistleri ve avukatlarla dolup taşıyor. Hem de çok sayıda avukatla.
Tutuklanan hukukçuların çoğu, adalet ve insan haklarıyla ilgilenen, işkenceye karşı çıkan, sosyalist ya da Marksist derneklerin üyelerini savunuyor. Müvekkillerine yöneltilen suçlamalarla aynı suçlarla itham ediliyorlar.
Edirne’deki yüksek güvenlikli cezaevinden Aytaç Ünsal, bize bir mektup ulaştırmayı başardı. Altı sayfanın ikisi, Türk yetkililer tarafından sansürlendi ve ardından kendisine disiplin cezası verildi.
Ancak tüm bunlara rağmen Aytaç’ın mesajı bir umut çağrısıdır — baskıya, savaşlara, adaletsizliklere ve eşitsizliklere, emperyalizme karşı halkların birleşmesi için bir davettir.
Beş yıllık tutukluluğa ve 2020’de meslektaşı Ebru Timtik’in ölümüne yol açan açlık grevinin yol açtığı sağlık sorunlarına rağmen, Aytaç mücadelesinin zaferle sonuçlanacağına olan sarsılmaz inancını sürdürüyor.
Sözlerinin bize ulaşmasını sağlayan, bunun için çaba gösteren herkese teşekkür etmek istiyorum. Baskı, işkence ve sansür, adalet mücadelesini bastırmaya yetmez.”
29 Nisan 2025 tarihinde Il Manifesto gazetesinde ana sayfada haberin başlığı ve en arka sayfada tam sayfa çıkan makalenin Türkçesi:
SAVUNUCULARI KİM SAVUNACAK
Eliana Riva
Erdoğan bugün İtalya'da Meloni ile
Bugün sabah saat 9'da Başbakan Meloni, iki ülke arasındaki işbirliğini arttırmayı amaçlayan dördüncü İtalya-Türkiye zirvesi için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ağırlayacak. Villa Pamphili'de gerçekleştirilecek olan hükümet zirvesine paralel olarak, Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı tarafından, Türk Ticaret ve Dışişleri Bakanlıkları ile işbirliği içinde düzenlenen bir iş forumu da iş çevrelerinin katılımıyla Hotel Parco dei Principi'de gerçekleştirilecek. İki ülke arasındaki ticaret 2024 yılında 32 milyara ulaşacak ve İtalyan Leonardo ile Türkiye'den Baykar arasındaki mutabakat zaptıyla halihazırda mühürlenmiş olan stratejik askeri işbirliği özel bir önem taşıyacak. Ortak ilgi alanları arasında göç yönetimi ve Donald Trump ile ilişkiler de yer alıyor. Ancak İtalyan başbakanı, AB liderleri tarafından da kınanan İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu'nun keyfi olarak tutuklanmasına atıfta bulunmadı.
Türkiye’de muhaliflerin avukatlarının, müvekkillerine yöneltilen suçlamalarla aynı gerekçelerle tutuklanması artık rutin hale geldi. Beş yıldır tutuklu bulunduğu hücreden Aytaç Ünsal konuşuyor — ya da konuşmaya çalışıyor.
"Binlerce insan sırf hükümet karşıtı ya da sol görüşlü oldukları için tutuklandı ve mahkemeye sevk edildi. Sık sık açlık grevi yapıyorlar. Doğa İncesu (Halkın Hukuk Bürosu)"
Avukat Aytaç Ünsal’ın, Edirne’deki yüksek güvenlikli Türk cezaevinden sorularımıza verdiği yanıtlar, sansürle dolu bir mektupta yer alıyor. Sayfalarca satır, yüzlerce kelime beyaz boşluklarla sansürlenmiş — bize adalet mücadelesini ve Türkiye cezaevlerindeki diğer birçok avukatın direnişini anlatmak istediği kısımlar. Geriye sadece kırmızı kalemle yazılmış numaralar kalıyor. Bunlar, cezaevi idaresinin Aytaç’ın yanıtlarını kendi aleyhinde kullanılmasına imkân tanıyan “Mektup Denetleme Komisyonu”na ait referanslardır. Sorular kendisine ulaştıktan sonra, iki ay boyunca ziyaret yasağı getiren bir disiplin cezası aldığını öğrendik.
Türkiye’de cezaevindeki avukatların çoğu, görüşme yasağı, kitap okuma yasağı, günlük açık hava saatinden mahrum bırakma gibi disiplin cezalarına maruz kalıyor. Bu cezalar, tutukluluk sürelerini yıllarca uzatabiliyor. Komisyon, mektubu “zararlı” olarak nitelendirip alıkoydu. Sonunda mektup ulaştı — ama sansürlenmiş halde. Altı sayfanın ikisi tamamen silinmişti. Ünsal, “Muhtemelen hayatımda yazdığım hiçbir şey bu kadar ilgiyle okunmadı” dedi bize.
AYTAÇ ÜNSAL, 35 yaşında, uzun süredir Türkiye'de baskı altında olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi. Dernek başkanı Selçuk Kozağaçlı da, eşi avukat Betül Vangölü ile birlikte hapiste. Aytaç, siyasi muhalifler için özel olarak inşa edilmiş F Tipi bir cezaevinde, tecritte tutuluyor. Bu cezaevleri, muhalifleri izole etmek, dış dünyayla bağlantılarını minimuma indirmek, adalet ve sosyal eşitlik arzusunu yok etmek, siyasi inançlarını ve ideallerini kırmak amacıyla organize edilmiş durumda.
F Tipi en kötü cezaevi bile değil. “Kuyu” olarak anılan bir cezaevi var ki orada hiçbir insan temasına izin verilmiyor — gardiyanlarla bile sadece dahili anons sistemiyle iletişim kurulabiliyor. Türkiye’deki avukatların tutukluluk koşulları, uzun süredir gözlem misyonları yürüten yüzlerce uluslararası kuruluş tarafından insan hakları sözleşmelerine aykırı ve aşırı olarak değerlendiriliyor.
BEŞ YILLIK tutukluluğa ve 2020 yılında meslektaşı Ebru Timtik’in ölümüne yol açan açlık grevinin neden olduğu sağlık sorunlarına rağmen Aytaç, mücadelesinin zaferle sonuçlanacağına sarsılmaz bir inançla bağlı. Eşi Didem Baydar’dan öğreniyoruz ki, sansürlenen bölümlerden birinde Ebru’dan, onun direnişinden ve fedakârlığından söz ediyordu. Ebru’nun kardeşi Barkın Timtik de avukat ve Silivri Cezaevi’nde 20 yıl hapis cezası çekiyor.
Aytaç’a göre bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir mesele değil, halkların özgürlüğü ve adaleti için yürütülen enternasyonal bir mücadele. Adalet çağrısı ne kadar yükselirse, “emperyalist sistemin baskısı ve şiddeti de o kadar artacak” diye yazdı. “Avrupa’da eğitim, sağlık ve emeklilik hakları ihlal ediliyor. Afrikalı halklar mülteciye dönüşüyor. Türkiye gibi yeni-sömürge ülkelerde insanlar açlık ve yoksulluk ateşinde yanıyor. Bu sömürüye karşı çıkan herkes — siyasi görüşü, dini ya da inancı ne olursa olsun — Gazze’dekiyle aynı vahşetle tehdit ediliyor. Faşizm ilerliyor, cezaevleri doluyor. Halkın haklarını savunan, adalet isteyen, gerçeği söyleyen herkes saldırıya uğruyor. İşte bu nedenle halkın avukatları hedef alınıyor.” Ama o, bu şiddetli baskıların muhalefeti susturamayacağına inanıyor: “Baskı arttıkça, adalet mücadelesi ve direniş de büyüyecek.”
GENELLİKLE, tutuklanan avukatlar, siyasi muhalifleri, insan hakları ve adalet savunucusu dernek üyelerini, işkence karşıtlarını, sosyalistleri, Marksistleri savunan avukatlar. Müvekkillerine isnat edilen suçlarla suçlanıyorlar. Doğa İncesu, Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarından biri ve İstanbul’daki gruptan halen özgür kalan yalnızca iki kişiden biri. Diğerlerinin tamamı tutuklandı. “Türkiye genelindeki farklı cezaevlerinde yüzlerce müvekkilimiz var,” diyor genç avukat. “Tamamen mesnetsiz suçlamalarla binlerce insan tutuklandı. Sadece siyasi kimliklerinden, hükümete muhalefetlerinden veya solcu olduklarından dolayı yargılanıyorlar. Birçoğu açlık grevinde.”
TÜRKİYE’DE TUTUKLU avukatların serbest bırakılması için başlatılan imza kampanyası aylardır dünyayı dolaşıyor. Türkiye yetkililerin buna kulak vereceği düşük bir ihtimal ama avukatlar mücadeleyi bırakmayacak: “Kendimizi, dünyanın dört bir yanına yayılmış direnişçilerin büyük ailesinin bir parçası olarak görüyoruz. Çabamız, hakikat ve gelecek içindir. Bizim için hayatın anlamı ve mutluluğun yolu budur. Tutsaklığımız, ödediğimiz bedel ve her gün ne kadar haklı ve güçlü olduğumuzu gösteriyor.” Aytaç emin: çözüm, direnişi örgütlemek ve halkların emperyalizme karşı ortak mücadelesini büyütmek. “Artık açıkça görülüyor ki,” diye yazıyor, “emperyalizm ve demokrasi bir arada var olamaz.”
TUTUKLU AVUKATLAR ve onları savunanlar, “kuyu” tipi cezaevlerinin ve F Tipi cezaevlerinin kapatılmasını ve ağır hasta tüm tutsakların serbest bırakılmasını talep ediyor. Bunu, merkezi iktidar tarafından yozlaştırılmış ve siyasallaştırılmış bir Türkiye adalet sistemi içinde yapmaya çalışıyorlar. Uluslararası destek umuyorlar: “Tüm siyasi, dini ve kültürel farklılıklarımız tali meseleler. Adalet arzumuz, özgürlük ve de