1 mayıs FOSEM Fransa Gebze Hacıahmet Isparta Maraş Mektuplarımızla Tecriti Kıralım Muharrem Karataş Polonya Sevgi Erdoğan Vefa Evi TAYAD Tokat UTMP Zürich adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya açıklamalar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa bağcılar belgesel belçika beykoz beşiktaş boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler galatasaray gazi gençlik gerilla giresun grup yorum gözaltı gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere istanbul isveç isviçre italya izmir işçi meclisi kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba kültür sanat kütahya küçükçekmece kınık kıraç lubnan malatya maltepe mardin mersin munzur muğla nurtepe okmeydanı ortaköy piknik radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler taksim tavır dergisi tekirdağ tiyatro trabzon tuzla türkiye videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi çanakkale çayan çayan mahallesi çağlayan çekmece çerkezköy ömürtepe örnektepe İngiltere İsviçre şiir şiirler şişli

Ebru Timtik Anısına Düzenlenen 2. Uluslararası Hukuk Sempozyumunun 2. Günü Coşkuyla Geçti!

İkinci günün ilk oturumunun Konusu "İKİNCİ EMPERYALİST PAYLAŞIM SAVAŞINDAN BUGÜNE EMPERYALİST SALDIRGANLIK VE ULUSLARARASI SAVAŞ HUKUKU/İNSANCIL HUKUK" oldu.

İkinci günün ilk konuşmacısı Halkın Hukuk Bürosu Enternasyonal'den Avukat Ahmet Düzgün Yüksel oldu.

Avukat Ahmet Düzgün Yüksel;

" Ben de Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından biri olarak Almanya’dayım. Aranızda olmayı çok isterdim ama oranın konularından biri de olan Alman emperyalizmi tarafından 7 yıl tutuklandım ve seyahat hakkıma, oturum hakkıma el konuldu (...)

Bizim ideolojimize göre uluslararası herhangi bir hukuk ekonomik ve siyasi sistemin sağladığı bir üst yapıdır(...)

Bize göre emperyalizmin bir duruşu yoktur. Sosyalizmin insancıl yanını anayasalarından görebiliriz. Sovyetlerde 75 milyon halkın katıldığı bir anayasa yapıldı bizce demokrasi budur.(...)

Uluslarası hukuk bizim atalarımızn da, 2.dünya savaşında katledilenlerinde hakkı olan bir hukuk. Buna sahip çıkmalıyız. Şuan emperyalistlerin boyunduruğu altında ama biz sahip çıkmalıyız. (...)

Türkiye’de olanları biliyorsunuz. Gençliğin talepleri var. Bu talepler çok güncel talepler. Gençliğin talepleri bu bir baş kaldırıdır. Türkiye’de bugünkü başkaldırının isyanların sebebi 50 yıldır Türkiye’de verilen mücadele şehitler ve ödenen bedellerdir. Bugün burada toplanan arkadaşlar Sovyetlerin yıkılmasından sonra umutsuzluğa düşmeyenlerdir. Biz mücadele kararlılığımızı sürdürmeliyiz. Biz yolumuzdan sapmamalıyız. Bu kararlılığımız kitleler örnek olacaktır. Umutsuzluğa kapılmamalıyız. Bugün yaptığımız toplantının ilerideki mücadeleye etkileri çok daha büyük olacaktır. (...)

Sözlerime son verirken sevgili Ebru Timtik'i sevgi ve saygıyla anıyorum. Haklıyız ve biz kazanacağız." dedi.

İkinci günün 2.konuşmacısı Yunanistanlı Avukat Sarantos Theodoropoulos konuşmaya başladı.

" Bu önemli enternasyonel toplantıda bulunmak bizim için çok önemli. Değerli meslektaşımız müthiş savaşçı Ebru Timtik’in anısına yapılıyor olmasından onur duyuyoruz.(...)

Uluslararası eylemleri çevreleyen kurallar kültürel anlatılar tarafından şekillendirilir. Uluslararası ilişkiler sosyoloji ve kültürel toplumsal hareketler için büyük önem taşır. İnsan hakları savunuculuğu ve küreselleşme karşıtı protestolar barış ve savaş karşıtı hareketler gibi küresel toplumsal hareketlerin yükselişi ulusal sınırları aşarak politik yapıları etkilemektedir.(...)

Emperyalizmin hedefi olan ülkelerin ekonomik ve siyası olan olarak emperyalist güçlere bağlı kaldığını biliyoruz(...)

Çoğunluğun azınlık tarafından sömürülmesi yabancılaşma ve baskı mekanizmaları emperyalizm tarafından sürdürülmektedir. (...)

Kaba polis ve asker şiddeti, tanklar baskının tek şiddeti değildir. Silah şiddetinin yanı sıra hukuk şiddeti de vardır. Daha gizli sistem sistematik ve ısrarcıdır ve bu nedenle ilkinden daha az tehlikeli ve etkili değildir. İnsanların boyunlarını ilmikler ellerini zincirler. (...)

Anti-emperyalist fikirlerin yayılmasının garanti altına alan bireysel haklarımıza sahip çıkmalıyız. Bilgi edinme hakkı için her gün mücadele etmeliyiz. Kültürel emperyalizm ve kimliğinizin yabancılaşmamasına karşı en büyük silah emperyalizmin eleştirilmesi ve dışlanmasıdır. Toplanma ve örgütlenme haklarını güçlü bir şekilde savunmalıyız (...)

" Fakirin ağzından lokmayı almayı normal, buna karşı çıkmayı teröristlik sayıyor emperyalist hukuk. Bunu kabul etmiyoruz. Uluslararası dayanışma olmadan hiçbir türden dayanışma olamaz."

 

İlk Oturumun üçüncü konuşmasını Demokratik Hukukçular Başkanı, IADL Geçici Başkanı, Filipinlerden Edre OLALIA yapıyor.

 

Edre OLALIA;

"Benim de içerisinde olduğum bir organizasyon geçen yıl Ebru Timtik ödülünü aldı. Bunun için buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.(...)

Kapsamlı ve iyi kullanılmayan terörle mücadele yasaları kurmadan ziyade zulüm aracı haline geldi. Bu yasalarla sivil toplum kuruluşları dahi terörist ilan ediliyor. (...)

Uluslararası ceza mahkemesinin tırnak içerisinde uluslararası toplumu ilgilendiren en ağır suçlar olan soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlarla itham edilen kişileri yargılaması bekleniyor. Sözde bir son çare mahkemesi olarak sunuluyor. Birçok sınırlaması ve başarısızlığı da var bu mahkemelerin. Birçok Savaş suçlusu bu mahkeme önünde hesap vermediler. Burada tutuklanan ve suçlamanların çoğu Afrika kökenli. Birçok iyi devlette bu kurumun yetkilerini ihlal ediyor (...)

Çoğu kişi adil yargılama olmadan idam ediliyor(...)

Filipin halkı için tek yol mücadele etmektir. Faşist devletin varlığına son vererek Filipin halkı özgürlüğüne kavuşabilir(...)

Uluslararası insan hakları ihlallerini belgelemeleri ve haftaya almaları çok önemli. Gelecekteki yasal işlemler için bunların varlığı faydalı olabilir ve gelecekte daha kapsamlı soruşturmalar yapılabilir. Uluslararası halk mahkemelerinin daha da yaygınlaştırılabilir suçluların başka ülkelerde de hesap vereceği mahkemeler kurabiliriz. Zorlamaya ve ilerlemeye devam etmeliyiz(...)

Son olarak Günay'ın en başta söylediklerine katılıyorum. Emperyalist saldırganlığa karşı hukuki bir birlik kurulması araştırılabilir. Emperyalist işbirlikçiler tarafından emperyalizme karşı birlikte mücadele etmenin yollarını araçlarını geliştirmeliyiz. Tüm bunları söylerken halkları sömürü baskı ve zulümden kurtuluşu ve özgürlüğü mücadelemizin en önünde yer almalıdır diye düşünüyorum. “dedi.

İkinci günün 4.konuşmacısı Yunanistanlı Avukat Kostas PAPADAKIS konuşmaya başladı.

 

Kostas PAPADAKIS;

"Ülkemize hoş geldiniz. Bu sempozyumu Atina barosunda yapmamızın sebebi İstanbul'daki Baronun tamamen Erdoğan'ın kontrolü altına almış olması. İstanbul Barosu'ndaki arkadaşlarımıza meslektaşlarımıza dayanışmamızı gönderiyoruz (...)

Hiçbir sistem sömürü ile adalet sağlayamaz (...)

Yozlaştırılan toplum hiçbir şekilde adaleti oluşturamaz. Adalet savaşmamız gereken bir olgudur. Adalet sistemi hiç kimseye hesap vermeyen seçilmemişler tarafından oluşturuluyor. Hukuk bir kurallar ezgisidir ki gücü elde bulundurmak ve toplum ile devlet arasındaki ilişki yapar(...)

Hukukun hak olması gerekiyor. Belirtilen hukuk sadece güçlülerin elinde olan adalet olmamalıdır. Ama şu anda emperyalist hukuk gücü elinde bulunduranlara hizmet etmektedir(...)

Şunu unutmamak lazım bu hukuk emperyalist güçleri ve egemenlere hizmet etmektedir (...)

Biz emperyalist hukuku mu savunmaya devam edeceğiz. Hayır. Biz kendi hak ve özgürlüklerimizi savunacağız(...)

Biz de Netenyahu'nun Uluslararası Hukuk çerçevesinde Yunanistan kontrolünde tutuklanmasını istedik. Tabii Yunan devletinin bunu yapmayacağını biliyorduk. Egemenler sadece kendi çıkarlarını düşünürler(...)

Bu sempozyumda olduğum için çok mutluyum. Halkın Hukuk Bürosu'nun bu sempozyumu yapmasından çok mutluyum. Kesinlikle Dünya'nın her yerindeki avukatlar olarak iletişimde olmalıyız." Dedi.

Günün 5. Konuşmacısı Özgürlük Yürüyüşü Partisi Milletvekili Ayrıca Bir Savunma Avukatı Olan Zoi Kostantopoulou oldu.

 

Zoi Kostantopoulou;

Ebru Timtik'in hatırası da hala aklımda. Bu kadın meslektaşımız insanları savunmuş, diz çökmeyi reddetmiş ve umudu her zaman ayakta tutmuştur. Böyle savunanların böyle avukatların mirasını yaşatmaya devam edelim çünkü bunlar insan hakları için mücadele ediyorlar. Bizim görevimizdir diye düşünüyorum bunların sözlerine yaygınlaştırmak. Savunmasız kalmak ne demektir bunu insanlara anlatabilmeliyiz. Bağımsız, kararlı, boyun eğmeyen savunanlara sahip olmanın halklar için dünya çapında ne kadar büyük önem taşıdığını insanlara anlatmamız gerekir diye düşünüyorum. Dünya çapında savunma avukatlarından oluşan bir Halkın Hukuk Bürosunun oluşması, emperyalizmin uygulamalarına karşı, sadece insan onurunu değil insan haklarını reddeden iktidarların karşısına dikilebilmek açısından büyük önem taşır diye düşünüyorum. Bugün 6 Nisan. Nazi birliklerinin Yunanistan'a ayak basmasının yıldönümü. 1941 yılında 6 Nisan'da Yunanistan'a ayak basmıştı Naziler. Uluslararası hukuku tartışırken 2. dünya savaşına kadar hatta Nürnberg yargılamalarına kadar bireysel cezayı sorumluluk uluslararası alanda işlenen suçları için böyle bir kavram yoktu. Ancak 2 Dünya savaşı'nı sonlanmasından bu yana artık uluslararası toplum bir araya gelmiş ve şu kararı almıştır. Bir kez daha asla savaş suçlarını, insanlığa karşı suçların, soykırım saldırganlık suçlarının işlenmesine izin vermeyeceğiz demişlerdir ama İşte buradayız. 2025 yılındayız ve hala soykırım İsrail devlet’i tarafından işlenen bir soykırımdan bahsediyoruz. İşte buradayız kendimizi buna hazırlamamız gerekiyor.

Bizler avukat olduk çünkü insan haklarını, insan onurunu savunmak için. Bütün dünyadaki insanların haklarını savunmak için avukat olduk. Bu müzakereye açık bir şey değil. Yalnızca bir hafta önce bizim başbakanımız Miçotakis Netanyahu'ya gidip sarıldı. Uluslararası Ceza mahkemesi tarafından işlediği uluslararası suçlar için aranan bir savaş suçlusunu kucakladı. Bu bizim hoş görebileceğimiz bir şey değil. Son olarak da şunu söylemek istiyorum. Bana güvenebilirsiniz. Bu mücadelede her zaman yanınızdayım." dedi.

Günün 6. Konuşmasını Temel Haklar Ve Özgür Derneği Adına Eda Deniz Haydaroğlu Yaptı.

Eda Deniz Haydaroğlu:

Konuşmama başlamadan önce Ebru Timtik başta olmak üzere emperyalizme karşı mücadelede ölümsüzleşen şehit düşen ve bugün soykırımda katledilen Suriye halkı için ve de Filistin halkı için herkesi bir dakikalık saygı duruşuna davet etmek istiyorum(...)

Dün açılış konuşmasında şöyle bir şey söylenmişti. Bizi burada birleştiren Ebu Timtik oldu denmişti. Evet bizi birleştiren Ebru abla oldu. Onunla birlikte aynı süreçte adalet mücadelesi veren, ölüm orucu direnişi yapan ve bu direnişte şehit düşen Grup Yorum emekçileri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek oldu. Biz onlardan öğrendik adalet mücadelesini. Nasıl direnmemiz gerektiğini. Onlar tüm dünyaya öğrettiler bunu. Biz onların yoldaşlarıyız ve onların öğrencileriyiz. O yüzden burada bulunmaktan da çok onur ve mutluluk duyuyoruz. Ben temel haklar ve özgürlükler Derneği adına konuşacağım. Uluslararası hukukun ayaklar altına alındığı bir konuya daha değinmek istiyorum. Suriye'de şu an süren katliam soykırım ile ilgili ben konuşmak istiyorum. Suriye Türkiye'nin hemen yanında. Aramızda sadece bir sınır var. Suriye halkları bizim de halkımız. Aynı ekmeği yiyoruz, aynı toprağı paylaşıyoruz, aynı suyu içiyoruz aslında Suriye halkıyla. O yüzden orada yaşanılan katliamlar ve soykırımlar bizi çok yakından etkiliyor. Aynı zamanda ben bundan bir yıl önce Anti Emperyalist Cephe ve Grup Yorum'unda olduğu bir heyette Suriye'deydim. Orada Suriye halkın ekmeğini, suyunu paylaştık. 3 farklı konser verdik üniversitelerde. Şam'da, Halep'te ve Lazkiye'de. O anlamıyla orada bulunmuş biri olarak da çok yakın bir süreç benim için. Orada yaşanan soykırımı duyurmayı bir görev olarak görüyorum kendime. Alevi halkının buna ihtiyacı olduğunu bildiğim için Alevi halkının böyle bir çağrısı olduğu için de burada bu sempozyumda da bunun konuşması gerektiğini ve tartışması gerektiğini düşünüyorum. Şu an Suriye'de ABD Emperyalizminin işbirlikçisi HTŞ, ABD'nin desteği ile ve komplosuyla birlikte iktidarı ele geçirdi. İdareyi ele geçirdikten kısa bir süre sonra orada katliamlar başladı. Alevi halkına yönelik katliamlar başladı. Şu an bilinen resmi rakamlara göre 10 bine yakın Alevi orada katledildi. Bir soykırıma uğradı. İlk başlarda çokça videoları yayınlandı. Nasıl vahşice, işkencelerle Alevileri katlettiklerini HTŞ ordusunun-çetesinin Alevileri nasıl katlettiklerine dair. Yani çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden evlere girip herkesi işkence ile, aşağılamayla, köpek gibi havlatarak sonra tarayarak, vurarak sonrasında ise cesetlerin üstünde işkenceler yaparak orada bir insanlık dışı soykırım gerçekleştirdiler. Bu soykırım hala gerçekleşmekte. Bu soykırım tamamıyla ideolojiktir. Alevi halkına yönelik bu katliamlar tamamen ideolojiktir. Neden orada Alevilere saldırıyorlar? Neden Alevileri katlediyorlar? Çünkü, Alevi halkından burada çok uzun bahsetmek mümkün değil ama Alevi halkının tarihi direniş ve adalet tarihidir. Aleviler var olduklarından beri zülme karşı mücadele eden halkın yanında olan bir ideolojiye bir felsefeye sahip bir halktır. Bu anlamıyla bugün HTŞ ordusunun orada kabul etmeyecek, ona karşı mücadele edecek tek güçlerden biri orada yaşayan alevilerdir. Suriye'de yaklaşık 3,5 milyon Alevi halkı yaşıyor. Orada aslında ABD emperyalizmi ve AB'nin yaratmak istediklerine engel olabilecek tek güç Alevi halkı. Çünkü bir direnme geleneğinden geliyor Alevi halkı. Suriye'nin yeni sömürgeleştirmek istiyorlar. ABD'nin yeni sömürgesi haline getirmek istiyorlar ve bunu şu an orada iktidara ele geçirerek, ABD'nin, İsrail'in ve AB'nin desteğiyle yapmaya çalışıyorlar. Alevileri de kendilerine bir engel olarak gördükleri için onları katletmeye hedefliyorlar. Soykırımla birlikte sadece yok etmeye değil onları sürgün ettirmeyi göç ettirmeye zorluyorlar. Soykırımda amaçlarından biri de budur. Bir yandan katlediyorlar. Katliama uğramayanları da katliamlardan korkutarak göçe zorluyorlar. HTŞ'nin arkasındaki güç Türkiye faşizmi ABD, AB ve Katardır. AB ve ABD HTŞ'yi başından beri kayıtsız şartsız desteklediler. Katar HTŞ'nin finansörü olmuştur. Alman emperyalizmi sadece başta 6,5 milyon euro olmak üzere daha sonrasından tekrardan 300 milyon euro destekte bulunduğunu biliyoruz. Zaten Almanya'da içişleri bakanı ilk günden itibaren oraya gidip desteklerini sundu HTŞ ordusuna. Biz şunu biliyoruz oradaki HTŞ ordusu çeteler sürüsüdür. Oradaki HTŞ aslında ABD emperyalizmini ve İsrail'i temsil ediyor. Kesinlikle Suriye halkının temsilcisi değildir onlar. Bu anlamıyla orada 300 kişilik bir ordusuyla HTŞ'nin bu katliamları, bu soykırımı ve bu iktidarı ele geçiremeyeceğini biz de biliyoruz. Bu gücü Suriye'de de HTŞ ordusu Amerikan emperyalizminden, AB'den uluslararası hukukun hiçbir işlevi olmamasından, Türkiye'den, Katar'dan ve işbirlikçi Arap devletlerinden alıyor. Şu an ABD orada küçük grupları oluşturarak her bir grubu kendine mahkum haline getiriyor. Hepsi ABD emperyalizmine bağlı oluyor. bir yandan da şu an orada YPG ve PYD'nin ABD emperyalizmi ile daha doğrusu Suriye'deki HTŞ ordusuyla el sıkışması ve bu katliamların en yoğun geçtiği süreçlerde bunu yapması bizi bir yandan da tabii ki öfkelendiriyor. Bu katliamlarda ölenlerin sayısı ve bu katliamların en yoğun yaşandığı günlerde Kürt milliyetçileri PYD ve YPG alevi kanıyla iftarlarını açtılar. HTŞ çeteleriyle 8 maddelik bir anlaşma imzaladılar. Salih Müslim yaptığı anlaşmadan sonra şunları söyledi: "Bu devletin herşeyine ortak oluyoruz. Yönetimine, anayasasına, yaşamına, ekonomisine herşeyine ortak oluyoruz." dedi Salih Müslüm. Böyle bir açıklama yaptı. Ortak oldukları devlet Suriye Şam İslam devletidir. Ortak oldukları anayasa ise şeriat hükümetidir. O anlamda bu katliamında suç ortağı oluyorlar. Bu bizi de çok öfkelendiriyor. Bir yandan şu anda hedef aslında İran. Biz bunu da biliyoruz. Suriye'yi tamamen etkisiz hale getirerek Suriye'yi yeni sömürgeleştirmek istiyorlar. Ama Biz diyoruz ki baskının, katliamların, soykırımın olduğu yerlerde mutlaka direnişlerde olacaktır. Biz Suriye halklarıyla 2011'den beri, orada emperyalizme karşı savaşın başladığı günden beri dayanışma içerisindeyiz. 2013'te Grup Yorum üyeleri orada bir konser verdiler. Baş çelişki emperyalizm ve dünya halkları arasındadır diyerek. Suriye halklarının yanında oldular 2011'den beri. Burada bunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum çünkü bir yandan da Halkın Hukuk Bürosu avukatları, Çağdaş hukukçular Derneği avukatları da Suriye halklarının yanında oldukları için bugün hala bedel ödemektedirler. Halkın Hukuk Bürosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları emperyalizme karşı savaşta Suriye halklarının yanında oldukları için Suriye'ye gitmişlerdi. Orada Halep'te bir fabrikanın Türkiye tarafından boşaltılıp, çalındığını ispatlayacak deliler toplamışlardı avukatlarımız. Ve bu delilleri toplayarak Türkiye devletine suç duyurusunda bulunacaklardı. Bunun hazırlığını yapıyorlardı ve bunun çağrısını duyurusunu yaptı avukatımız Selçuk Kozağaçlı. Suriye'den Türkiye'ye gider gitmez Türkiye de gözaltına alındı kendisi tutuklandı. O zamandan beri de hala Tutsak. Yani avukatlarımız bir yandan Suriye halkının yanında oldukları için bunun bedelini ödüyorlar. Biz bunun bedelini ödüyoruz hala. Biz hak savunucuları olarak burada bulunan avukatlarla sadece avukatlık görevleriyle değil hak savuncuları olarak burada bulunduklarını biliyorum. Yargı savunucuları değil de Ebu Timtik gibi hak savunucularıyız. Bu yüzden buradayız. O anlamıyla hak savunucuları olarak bizler Suriye'deki soykırımı durdurmak için bir şeyler yapmak zorundayız. Hukuki anlamda bir şeyler yapmak zorundayız. Uluslararası ceza mahkemesine başvurmak zorundayız. Bu katillerin başta Colani olmak üzere HTŞ çetesinin ve tüm katillerinin ve tüm bu katliamlara ortak olan işbirlikçilerin yargılanmasını sağlamak zorundayız. Bu anlamıyla Temel Haklar Ve Özgürlükler Derneği olarak bu Uluslararası Hukuk sempozyumundan talebimiz, beklentimiz burada sempozyum sonrası yapılacak olan Workshop'ta bu konuda konuşulmasıdır. Bunun için çalışmaların yapılması böyle bir hedefin oluşturulmasını istiyoruz. Suriye halkının bizim dışımızda kimsesi yok. Ama biz umutsuz değiliz. Bir direniş geleneğinden geliyoruz." dedi.

İlk oturum biterken kısa bir ara verildi. Ardından sempozyumun son oturumu başladı. 6 Nisan’da devam eden Hukuk Sempozyumunda son oturum; “FİLİSTİN DİRENİŞİ, GAZZE’YE YÖNELİK İŞGAL VE SOYKIRIM SALDIRISI VE ULUSLARARASI HUKUK” oldu.

İlk konuşmacı Kanada’dan Samidoun uluslararası koordinatörü Charlotte KATES oldu.

Charlotte KATES;

“Halkın hukuk bürosuna çok teşekkür ediyorum. Emperyalizme karşı bu önemli toplantıyı düzenledikleri için çok teşekkür ediyorum.

Bu etkinlik bugün hala yaşayan bir şehit olan Ebru Timtik adına düzenleniyor. Ben de onunla İstanbul’da tanışma şerefine nail oldum. Hatırlıyorum Ebru Timtik gözleri her zaman hedefe sabitlenmiş ve emperyalizmin karşısındaydı.(…)

Emperyalizmin ve faşizmin hadis güçleri tarafından katledilen her kahramanı ve devrimci Kuddüs yolunda şehit düşen herkesi selamlıyorum.(…)

Kurtuluşlarını kazanmak için tarihlerinin en büyük askeri operasyonunu üstlenen ve her savaşta bu Kurtuluş’u kazanmaya çalışan; parmaklıklar ardında on binlerce mahkumu, liderleri, silahlı direniş savaşçılarını, direnişin tüm fraksiyonlarını, Lübnan’daki Hizbullah savaşçılarını, Yemen’in silahlı güçlerini, Husuleri, Hareketini bölgede emperyalizme karşı direnmeye devam eden tüm silahlı güçleri selamlıyorum. (…)

Burjuva hukuku bizi bastırmak için ortaya çıkarılmıştır. (…)

Bizim devrimci hareketlerimiz burjuva hukuk sistemi tarafından korunacaktır. (…) Elimizdeki hukuku bu mücadelede bir silah olarak kullanacak, direnişin bir parçası haline mi getireceğiz yoksa bunun yerine burjuva hukukunun kurallarını alıp halk hareketlerine mi dayatacağız?

(…)Filistin’de hiçbir şey 7 Ekim 2023’te başlamadı küresel direniş kampının bir parçasıdır Filistin’deki direniş.

(…) Savaşçıları ve liderleri bile şaşırtan çok zekice planlanmış bir hareketi Filistin direnişi 7 Ekim Al Aksa Tufan’ı dünyayı bir daha geri dönülmeyecek şekilde değiştirmiştir. (…) 7 Ekim karşısında Soykırım’dan başka bir şey yapamadılar. (…)

Filistin’i korumak için sevgili liderlerini feda ettiği Lübnan’a ve Yemen’de Kızıldeniz‘i kapatarak İsrail gemilerinin ABD gemilerinin geçmesine engel olan Yemen’e dünyanın dört bir yanında emperyalizm ve siyonizm gericiliğe karşı uzanıyor. (…)

Her bir Filistinlinin kendi topraklarını kurtarmak için silahlı mücadele hakkı vardır. (…) Suikast politikası siyonist rejimin temel politikasıdır.

Filistin için büyük fedakarlıklar yapan bu büyük liderleri konuşmalıyız.

(…) Direnişe verilen desteği bastırmak için terörle mücadele yasaları terörist tanımlamaları el ele gidiyor.

Emperyalist ülkelerin hazırladığı terörist listeleri baştan reddetmeliyiz çünkü bunlar baskı mekanizmaları yaratıyorlar. Bazen gerçekten gerici ve suçlu örgütleri içerse de bu tanımlamalar, terörist tanımlamaları devrimci örgütler için yanlıştır. (…)

Bir devlet ordusu olan İran ordusu dahi terör listesine alınabiliyor. (…)

Şehit Nasrallah‘ın söylediği gibi ;Bu savaşın sonu tarihi bir zafer olacaktır. Bu zaferi gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapalım ve küresel direniş ve devrim kampı ile bunun bir parçası olarak anti-emperyalist avukatlar olarak bize düşen bu eşsiz rolü oynayalım.” dedi.

Ardından ABD’den gelen Avukat Suzanne ADELY konuştu.

Avukat Suzanne ADELY;

“Ebru Timtik’i anmak ve onun mirasını yıllar boyunca onurlandırmak taahhüdünü ifade etmek istiyorum. (…)

Yahya Sinvar Gazze de yürürken şöyle diyordu ; gün batımında sahile yürüyorsun ve kıyıda sohbet eden denizin ötesindeki dünyanın nasıl göründüğünü, hayatın nasıl olduğunu merak eden gençleri görüyorsun. Bu yürek parçalayıcı, herkesin yüreğini parçalaması gerek. Onların özgür olmasını istiyorum.

Bu sözler Filistin direnişi davasının ahlaki zorunluluğunu ve direnişin ahlaki üstünlüğünü anlatıyor.

(…) Güney Amerika’nın Laheydeki müdahalesini küçümsemek istemem.

Bu küresel anlamda Filistin’e bakışı değiştirmiştir. (…)

Biz Anti-emperyalistler olarak sadece teoride değil, pratikte de direnişin bir çok cephesinde yer almak zorundayız. Halkın avukatları, anti-emperyalist avukatlar ve hukuk emekçileri olarak işçi sınıfının yanındayız.

(…) Gazze’deki savaş küresel bir karşı ayaklanmadır. Filistin direnişi asla küçümsenemez.(…) Gençler artık dünyada emperyalizmin nasıl göründüğünü ve ona karşı nasıl direnilmesi gerektiğini görüyor.

(…) Bu mücadele anti-sömürgeci mücadeledir. Küresel mücadeledir ve işçi sınıfının mücadelesidir.” dedi.

Son olarak Filistin’den Foad BAKER’in mektubu okundu.

 

Baker mektubunda; “Filistin halkının direnişine güvenin.(…)Kaşıkla duvarları kazarak hapishaneden kaçan bir halkı hatırlıyorum…” dedi.

Daha sonra bir çalışma grubu oluşturuldu ve Sempozyum ile ilgili değerlendirmeler ve kararlar alındı.

Ekim ayında Anti-Emperyalist Halkın Avukatlar birliğini kurmak üzere bir kuruluş konferansı yapma kararı alındı.

Suriye’deki Soykırımı durdurmak için bir komite kuruldu.

Günay Dağ’ın oturum hakkı direnişini sahiplenmek için ortak dilekçe hazırlandı ve sorumlu kuruma bir basın açıklamasıyla bu dilekçe teslim edildi.

Türkiye’de Halkın Tutsak Avukatları için Adalet Bakanı’na Mektup yazma kararı alındı ve kampanya ile ilgili öneriler alındı.






















[blogger]

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.