Polis tarafından kuşatılan
evlerden Üstbostancı’daki evde Sinan Kukul, Şadan ve Arif Öngel vardı; katiller
sürüsüne karşı tereddütsüz direndiler. Sinan ve Şadan kuşatıldıkları evde
kuşatmayı yarmaya çalıştılar. Binanın dışına kadar çıkmayı başarmışlardı. Ancak
yüzlerce ölüm mangasına karşı iki kişi daha fazla uzaklaşamadılar. Yolda
çatışarak şehit düştüler. Arif ise evde çatışarak şehit düştü.
Erenköy’de ise Ahmet Fazıl
Özdemir, Hüseyin ve Satı Taş, ölüm mangalarını sloganlarıyla, marşlarıyla karşıladılar.
Devrimin bir komutanınınyapması gerekeni Fazıl tüm mütevaziliğiyle yaptı.
Kozyatağı’nda ise Ayşe Gülen’le
Ayşe Nil Ergen silahsız, savunmasız olmalarına rağmen ölüm mangalarına”teslim
olan” bir devrimci görme şansı vermediler.
Oligarşinin büyük saldırısı, aynı
akşam, Çiftehavuzlar’da aşılamayan bir barikatla karşılaştı. Ölüm mangaları
Sabahat Karataş, Eda Yüksel ve Taşkın Usta‘nın bulunduğu eve giremediler.
Çiftehavuzlar’daki direniş, saatlerce süren ve tarihe notların düşüldüğü
telefon görüşmeleriyle, haykırılan sloganlarıyla, pencereye asılan orak
çekiçli, umudun bayrağıyla tarihe geçti. Bütün gece, kuşatmadaki eve bombalar
kurşunlar yağdırıldı. Devrimci irade öyle bir iradeydi ki, binlerce katilin
kuşatması altında olmalarına, üzerlerine neredeyse kesintisiz bombalar
kurşunlar yağmasına rağmen, son anlarında yoldaşlarına ve örgütlerine nasıl
yararlı olabileceğine kafa yoruyor, o koşullarda devrimci hareketin ve
sosyalizmin propagandasını sürdürüyordu. Böyle güçlü bir irade olmaksızın
elbette böyle bir destan da yazılamazdı.
16-17 Nisan 1992’de Birçok Kesim
Aynı Benzetmeyi Yaptı: “Kızıldere Gibi”
Evet, Kızıldere gibiydi.
İstanbul’da, dört ayrı evde 11 devrimci kuşatılmıştı.
Oligarşinin ölüm mangaları teslim
ol çağrıları yaptıklarında, onlar Kızıldere’deki cevabı tekrarladılar.
Çiftehavuzlar’da Sabo ve yoldaşlarının direnişte olduğu evin penceresinden
dalgalandırılan bayrak, Kızıldere’den bu yana devrim yolunda yürüyüşün kesintisizliğinin
ilanıydı. O gün 11 devrimci şehit düşerken, tüm dünya, devrim ve sosyalizmi
savunmaktaki kararlılığımıza tanıklık etti. “Bayrağımız ülkenin her tarafında
dalgalanacak” dedi Sabolar.
“Karşı devrimin saldırılarına
Türkiye’de silahlı direniş hiç olmamıştır” diyor Mahir ve ekliyor: “Bunu biz
başlatmalı, bir direniş geleneği yaratmalıyız. Bu direnişte çoğumuz, belki de
hepimiz ölebiliriz, ama gelecek kuşaklara bir direniş geleneği bırakırız”
Evet, Mahirler bir direniş
geleneği bırakarak öldüler. Çiftehavuzlar’da, Balkıca’da, Büyük Direniş’te
Mahirler’in yarattığı geleneğe yeni yeni halkalar eklendi. Kuşatıldıkları
üslerde meydan okuyan devrimciler, inançlarını, kararlılıklarını Kızıldere’den
aldılar. Bütün dünyada sosyalizm öldü çığlıkları yükselirken devrimci hareket
Mahirlerin yolundan ayrılmadı, emperyalizmle, oligarşiyle uzlaşmadı.
16-17 Nisan Şehitleri
1992’nin 16 Nisan’ında İstanbul’un
dört yerinde, Çiftehavuzlar’da, Erenköy’de, Üstbostancı’da, Sahrayı Cedit’te
dört eve karşı ölüm mangaları tarafından baskınlar düzenlendi. Çiftehavuzlar’da
Sabahat Karataş, Taşkın Usta ve Eda Yüksel, Erenköy’de Sinan Kukul, Arif Öngel
ve Şadan Öngel, Üstbostancı’da A. Fazıl Özdemir, Satı Taş ve Hüseyin Kılıç,
Sahrayı Cedit’te ise Ayşe Nil Ergen ve Ayşe Gülen vardı. Katiller, hiçbir yerde
karşılarında teslim olan kimseyi bulamadılar. 11 devrimci katledildi.
Sabahat KARATAŞ
1953 Nusaybin doğumlu. 1970’lerde
İYÖKD’de, fabrikalarda, Dev-Genç içinde faaliyet yürüttü. ‘76’da Devrimci
Kadınlar Derneği kurucuları arasında yer aldı. 12 Eylül sonrasının güç
koşullarında hareketi omuzladı. 22 yıllık devrimci yaşamında ilkeli, kurallı,
disiplinli yaşamıyla örnek oldu. Devrimci Sol Merkez Komite Üyesi, şehir
SDB’leri ve bir kısım örgütlenmeden sorumluydu.
Taşkın USTA
1962 Gümüşhane doğumlu.Tüm
yaşamını çalışmakla, üretmeklegeçiren ve her şeyini hareketesunan bir
devrimciydi.
Eda YÜKSEL
1962, Artvin Borçka doğumlu.
Lisede, üniversitede bir Dev- Genç’li olarak yer aldı kavgada. Üniversiteyi
bitirdikten sonra çalışmalarına Elektrik Mühendisleri Odası’nda devam etti.
Şehit düştüğünde üssün kurumlaşmasında görevliydi.
Sinan KUKUL
1956 Trabzon, Beşikdüzü doğumlu.
1974’de katıldı mücadeleye. İYÖD yönetiminde yer aldı. İstanbul Dev-Genç Genel
Sekreterlik görevini üstlendi. DY tasfiyeciliğine karşı yeni bir siyasi
hareketin örgütlenmesinde büyük emek harcadı. Aralık ‘80’de tutsak düştü.
‘90’da gerçekleştirilen özgürlük eylemiyle tekrar sıcak mücadeleye katıldı.
Devrimci Sol Merkez Komitesi Üyesi, Anadolu ve bazı alan örgütlenmeleri
sorumlusuydu.
Arif ÖNGEL
1963 doğumlu. Lise öğretmeniydi.
Son görevinden önce Devrimci Memur Hareketi’nin yöneticilerindendi.
Şadan ÖNGEL,
1966 doğumlu. Devrimcilikle ev
kadını olarak tanıştı. Eşiyle birlikte mücadelede yer almakta tereddüt etmedi.
Ahmet Fazıl Ercüment ÖZDEMİR,
1954 Adapazarı doğumlu. 1974’te
katıldı mücadeleye. İYÖD Yönetim Kurulu üyeliği, işçi ve mahalle
örgütlenmesinde sorumluluklar, bir dönem Ege Bölgesi sorumluluğu yaptı. 12
Eylül’den sonra 10 yıllık tutsaklığının ardından ‘91’de özgürlük eylemiyle yeni
görevler üstlenmek üzere mücadeleye atıldı. Devrimci Sol Şehir Silahlı Devrimci
Birlikler Genel Komutanı’ydı.
Satı TAŞ (KILIÇ)
1963, Çorum doğumlu. Bir hemşire
olarak yeraldı önce mücadelede. Memurların mücadelesinde yol açıcılardan biri
oldu. Sonra her görevi tereddütsüz üstlendi.
Hüseyin KILIÇ
1961, Dersim doğumlu. Gültepe,
Okmeydanı, Kasımpaşa Gibi gecekondu semtlerinde devrimci çalışmalar yürüttü.
Eşi Satı ve önder yoldaşı Fazıl’la şehit düştü.
Ayşe GÜLEN
1964, Rize doğumlu. Devrimci
mücadelenin kültür/sanat alanında çalışmalarını yürüttü. O düşünen, yaratan,
kitlelere bilinç taşıyan bir sanatçıydı.
Ayşe Nil ERGEN
1968 doğumlu. Mühendis-mimar
odalarında çeşitli çalışmalarda bulundu. Aynı zamanda bir sanatçıydı.
Kültür-sanat alanında ürettikleriyle, katılımıyla halktan ve mücadeleden yana
bir sanatın güçlenmesi için çalıştı.