Her şeyden önce, Türkiye hapishanelerinde 200 gündür süresiz açlık grevinde olan ve fiili tecridi, sefaleti protesto eden tüm devrimci politik tutsaklara ve yılmadan mücadele eden yoldaşlarına devrimci dayanışmamızı iletmek isteriz.
Ne yazık ki,
Bask Ülkesi’nde, hem Fransız hem de İspanyol kapitalist devletlerinin yürüttüğü
baskılar sonucu, tecridin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz: yalnızlık, her
türlü eylemin engellenmesi, mutlak sefalet, psikolojik işkence, her türlü
politik faaliyetin felç edilmesi… Bütün bunlar, yalnızca devrimci ve kararlı
bir duruş sergileyen kişileri zorla diz çöktürmek ve inandıkları fikirleri
inkâr etmeye zorlamak amacıyla yapılmaktadır.
Bu uygulamayı
tek başına değil, kapitalist devletlerin her devrimci hareketi yok etmeye
yönelik stratejisinin bir parçası olarak görmek gerekir. Çünkü devrimci
hareketler, iktidarı sorgulayabilecek örgütlü bir özne oldukları için
kapitalist devletlerin bir numaralı düşmanıdır. Bu nedenle sistematik bir baskı
mekanizması devreye sokulur; gözaltılar, tutuklamalar ve işkenceler yoluyla
devrimci hareketlerin önüne geçilir, yok edilir ya da ortaya çıkmaları
engellenir. Dahası, her devrimci hareket içinde politik tutsaklar bir ilham
kaynağıdır; adanmışlığın, adaletin ve politik kararlılığın birer örneğidir. Bu
nedenle, kapitalist devletlerin gözünde ortadan kaldırılması gereken
unsurlardır.
Bu bağlamda,
Türk devletinin verdiği mesaj nettir: Ya ilkelerinden vazgeç ve dayatılan
baskıyı kabul et, ya da öl. Devrimci politik tutsakların bu mesaj karşısındaki
duruşunu yalnızca övgüyle karşılayabiliriz: zafer ya da ölüm, ama asla geri
adım atmak yok.
Bu nedenle,
yalnızca devrimci politik tutsaklara yönelik tecridin sona erdirilmesini değil,
aynı zamanda derhal serbest bırakılmalarını da talep ediyoruz. Bu noktada,
bizim çağrımız da bir eylem çağrısıdır: baskıya ve kapitalizme karşı
örgütlenin, uluslararası dayanışma ve işbirliği içinde yerinizi alın.
ASKE, Baskı
Karşıtı Ve Af Yanlısı Örgüt
JARDUN
Koordinadora Üyesi
Anti-Imperialist
Front GB