Kitap Adı: Kuyulara Atılan TAŞIZ BİZ Sessizliği Bozmaya Geldik
Yazar Adı: Grup
YORUM Emekçisi Vedat DOĞAN
Yayınevi:
Basım Tarihi:
Kitabını
İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi
Kütüphanesi İçin Tıklayınız
ÖNSÖZ
Bu kitapta,
Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde diğer adıyla “kuyu tipi”ndeki
devrimci tutsaklara yönelik ağır tecrit uygulamalarını, tecritle teslim alma,
devrimci düşüncelerden soyundurma politikalarını ve buna karşı verilen direnişi
okuyacaksınız.
Bu direniş
sadece kuyu tiplerine atılan insanların açlık grevi direnişiyle sınırlı bir
direnişten bahsetmiyor. 2000’lerde başlayan, F tipi hapishanelerle teslim
alınamayan devrimci tutsakların şimdi de kuyu tipleriyle sınanmasını anlatan ve
hala yeni direnişlerle, zaferlerle yol alan uzun soluklu bir direniş sürecinin
Kırşehir “kuyu tipi” hapishanesi cephesinde yaşananları temelde anlatmaktadır. Yine
de bununla birlikte birçok şeyi içinde barındırmaktadır. O dönem ülkemizde ve
dünyada yaşanan gelişmelerden bağımsız ele alınmamıştır. Kuyu tiplerinde
uygulanan bu politikaların, aslında emperyalizmin tüm dünyada halklara
dayatılan teslim alma politikasının ülkemizdeki yansımasıdır.
Sosyal bir
varlık olan insanı küçücük bir hücrede, ağırlaştırılmış müebbet koşullarından
daha kötü koşullarda tutmak, gökyüzünü dahi görmesini engellemek; onu doğadan,
toplumdan ve sevdiklerinden yalıtmak ve bunu çoğu kez belirsiz bir süre
zarfında uygulamak, o insana yapılabilecek en büyük işkencedir. Tabi bu tecrit
uygulamalarının en kaba tarifidir. Bunlarla birlikte insanın iradesini ezmek
için bir devlet politikası olarak uygulanan daha pek çok tecrit uygulaması
vardır. Kitabın içeriğinde bunu detaylarıyla göreceksiniz.
Tecrit insanlık
dışı bir işkencedir. Kuyu tiplerinde tecritin en “modern” hali uygulanmaktadır.
Birçok detay ince elenip sık dokulmuş, insanı umutsuzluğa, yılgınlığa
sürüklemek, psikolojisini bozmak için her şey düşünülmüş. Kişiliğimize yönelik
bu saldırı sadece halkın öncüleri devrimcilere yönelik bir saldırı olmadığını, tüm
halka yönelik bir saldırı olduğunu söylemek gerekir. O kuyu tiplerinde hala
binlerce insan ağır tecrit koşullarında bugün yaşamaktadır. Psikolojik bunalım
yaşayan birçok insan bu kuyularda intihar etmekte
buna rağmen her sene hala birçok yeni “kuyu tipi” hapishane açılmaktadır.
Devlet eliyle
uygulanan ve her anı işkence olan bu “kuyu tiplerine” karşı akıl sağlığımızı, umudumuzu,
kişiliğimizi korumak için direnmekten başka bir yol olmadığını yaşayarak
gördük. Biz Özgür Tutsaklara dayatılan tercih, kuyu tiplerinde uygulanan tecrit
işkencesini onursuzca kabul etmemiz. Bunu kabul etmemiz için de gardımızı düşürmeye
yönelik, gardiyanların saldırgan olmaması, bazı tali sorunların konuşarak
çözülmesi vb. gibi birçok politika uygulanmaktadır. Ancak düşmanını tanıyan,
devletin F tiplerinden kuyu tiplerine” evrilen süreçte uygulanmaya çalışılan
tecrit saldırısının bilincinde olanlar siyasi uyanıklığını elden bırakmaz ve bu
sinsi politikalara karşı gardını hiçbir zaman düşürmez.
Kuyu tiplerini meşrulaştıran
hiçbir politikayı kabul etmemek, teşhir etmek ve direnmekten başka çare olmadığını,
kuyu tiplerinde edindiğimiz tecrübelerden öğrendik. Kuyu tiplerine
atılan taşlar
olduk ve sessizce uygulanmaya çalışılan bu sessiz ölüm politikasını direnişimizle
bozduk.
Okuyacağınız bu
kitapta anlatılan mesele çok açık; bize dayatılan uzun vadeye yayılmış bu
onursuz ağır tecrit işkencesine karşı sessiz kalıp inançlarımızdan, kişiliğimizden,
değerlerimizden vaz mı geçeceğiz yoksa direnişle bu teslim alma saldırılarını
boşa mı çıkaracağız.
Biz Özgür
Tutsakların cevabı her zaman direniş oldu. Ve bu kitap da bu açıdan aynı
zamanda ortaya konulan direnme iradesiyle halka ve öncülerine faşizme karşı bir
direniş çağrısıdır.
Bu kitapta anlatılan
en kör kuyularda bile umudu diri tutmasını, taşa tohum ekip yeşertmesini bilen
devrimci tutsakların tecrite karşı direniş geleneğinin yol göstericiliğinde,
kazanılan bir zaferin hikayesidir. Bedel ödemeyi göze alamayanla, tecrite karşı
böylesine kararlı bir direniş sürdüremez. Sakatlıklar olabilir, şehit düşülebilir
ancak direnişle elde edilen kazanımların, yaratılan manevi değerlerin yanında
ödenen bedellerin lafı bile olmaz. Bu direnişin parçası
olan her devrimci
tutsak, ailelerimiz, bizi izleyen, takip eden, yüreği bizle atan halkımız,
eminiz ki bu direnişten güç almıştır.
Kuyu tipi hapishanelerde verilen mücadeleyi, tecriti ve daha
birçok meseleyi daha iyi anlaşılmasını sağlamak için bu kitabın içerisinde
birçok materyal kullanılmıştır. Bunların çoğu direniş sürecinde yazılmış
üretimlerdir. Günlük, deneme, mektup alıntıları, duygu ve düşüncelerimizi en
iyi anlatan şiirlerimiz ve kuyu tiplerine dair değerlendirme yazısını
içermektedir. Bu şekildekitabın içeriği zenginleştirilmiş ve kuyu tipi
hapishanelerin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Direniş birçok açıdan ele
alınıp bir tema olarak yazınsal üretimlerle işlenmiş ve birçok ürün ortaya
çıkarılmıştır.
Yani bu kitapta var olan yazılar direnişin meyveleridir. Bu
direnişin öncüleri Dayımızın “Direneceğiz, üreteceğiz, kendimizi tecrite
ezdirmeyeceğiz” sözünü kendilerine rehber edinmişlerdir.
Kuyu tiplerine karşı kazandığımız bu zaferi tek başımıza değil,
yoldaşlarımız, ailelerimiz, Özgür Tutsaklarımız, TAYAD’lı ailelerimizin emeğiyle
ve özellikle 2000-2007 Büyük Direniş sürecinde 122’lerimizin yarattığı
değerlerden aldığımız güçle biz bu zaferi kazandık.
Bize yönelik bu ağır tecrit saldırısında edindiğimiz kin
ve yüreğimizde büyüttüğümüz öfkemizle, emperyalizmin ve onun yerli
işbirlikçilerinin “kuyu tipi” politikalarını, açtıkları kuyulara gömeceğimiz
sözünü veriyoruz. Kuyu tiplerinde direnişlerimizle açtığımız gedikler,
kazandığımız zaferlerin direnen tüm Özgür Tutsaklara umut olmasını diliyoruz.
Kazandığımız bu zafer, tüm Özgür Tutsakların ve yüreği bizimle atan tüm
halkımızın zaferidir.
İnanıyoruz Ki Bu Savaşı, Yaşadığı Zulümleri Ve Adaletsizlikleri
Unutmayan,
Hafızası Güçlü Olanlar Kazanacak.
Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer!
Vedat DOĞAN