DEMOKRATİK HAKLARINI KULLANDIĞI İÇİN TUTUKLANAN BERDAN
EFE ÖZDER’İN ALIKONULMASI VE SINIR DIŞI KARARI GAYRI MEŞRUDUR, HUKUKSUZDUR.
BERDAN EFE ÖZDER DERHAL SERBEST BIRAKILSIN, SINIRDIŞI
KARARI KALDIRILSIN!
„Filistin‘e
Can Olmaya Gidiyoruz“ sloganıyla 20 Eylül’de Berlin’den yola çıkan ve 8 Ekim’de
Mısır‘a giden Zafere Kadar Heyetinin Kahire havaalanında işkenceyle gözaltına
alınmasını protesto etmek ve heyet üyelerini sahiplenmek amacıyla demokratik
haklarını kullanarak Mısır devletinin Paris Büyükelçiliği önünde eylem yapan
Berdan Efe Özder ve Uğurtan Sağır, Fransız polisi tarafından işkence ile
gözaltına alınmıştı. Ertesi gün serbest bırakılmaları gerekirken Özder ve
Sağır, gözaltında direndikleri gerekçesiyle gözaltı süreleri keyfi olarak uzatılarak
iki gün boyunca alıkonuldular.
İki
günlük gözaltı sürecinin ardından Fransa oturumlu olan Uğurtan Sağır serbest
bırakılırken Belçika oturumlu olan Berdan Efe Özder serbest bırakılmayarak,
sınırdışı edilmek üzere, geri gönderme merkezine gönderilmiştir.
Sınırdışı
kararı ve tutukluluk durumuna ilişkin yapılan itirazı reddeden mahkeme
tutukluluğun sınırdışı işlemi gerçekleşene kadar devamına devamına karar
vermiştir.
Mahkeme,
tutukluluğunun devamı kararına gerekçe olarak, Berden Efe Özder’in;
- Gözaltına alındığı sırada polise direnmesini,
- Çıplak arama dayatmasını kabul etmemesini,
- Poliste ifade vermeyi reddetmesini yani susma
hakkını kullanmasını göstermiştir.
Bu
gerekçelerle Berdan Efe Özder’in alıkonulmasına karar veren mahkeme, tıpkı
Türkiye faşizminin mahkemeleri gibi, bir demokratik hak kullanımını
cezalandırmak için kendi hukuklarını, kendi yasalarını ve uluslararası hukuku,
evrensel ilke ve değerleri nasıl açıkça çiğneyebildiklerini, dolayısıyla
burjuva demokrasinin, burjuva hukukunun iki yüzlülüğünü bir kez daha
göstermiştir. Her şeyden önce, Berdan Efe Özder’in gözaltına alınmasına ve
hakkında sınırdışı kararı verilmesine neden olan eylem ifade özgürlüğünün ve bu
özgürlüğün kullanımının bir biçimi olan toplanma özgürlüğünün kullanımından
ibarettir ve Fransız hukuku açısından da bir suç olarak kabul edilemez.
Fransa'da
„demokratik cumhuriyetin“ temellerini oluşturan 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesi (Déclaration des Droits de l'Homme et du Citoyen - DDHC)
"Düşüncelerin ve görüşlerin serbestçe açıklanması insanın en değerli
haklarından biridir; her yurttaş, Kanun'un belirlediği durumlar dışında bu
özgürlüğü kötüye kullanmaktan sorumlu olmak kaydıyla, serbestçe konuşabilir,
yazabilir ve yayınlayabilir." diyerek yaklaşık 236 yıl önce ifade ve
toplanma hakkını güvence altına almıştır.
Toplanma
Özgürlüğü Yasası da kapalı alanlardaki toplantıların önceden bildirim
zorunluluğu olmaksızın, halka açık yollarda veya alanlarda yapılacak
gösteriler ve yürüyüşler için ise önceden bildirimde bulunulmak şartıyla
herkesin toplanma özgürlüğüne sahip olduğunu düzenlemiştir. Ancak açık
alanlarda yapılacak gösteri ve yürüyüşler için getirilen bildirim şartı bir
izin değil, kamu düzenini sağlamak amacıyla yapılan bir bilgilendirmeden
ibarettir. Bu bildirim, hakkın kullanımını sınırlamak veya başka bir amaçla
değil yalnızca yapılmak istenen toplantının güvenliğinin ve kamu düzeninin
sağlanmasına yönelik gerekli önlemlerin alınabilmesi için getirilmiş bir şartı
ifade eder. Bildirimde bulunulmaması eylemi kanunsuz/hukuka aykırı hale
getirmez. (Buna ilişkin pekçok AİHM kararı mevcuttur.) Dolayısıyla bu
gerekçeyle kişilerin gözaltına alınması/tutuklanması hukuka aykırıdır.
Toplantı
ve gösteri hakkı (basın açıklaması, yürüyüş vb protesto eylemleri) Türkiye
faşizmi koşullarında dahi -kağıt üstünde bile olsa- anayasal/demokratik haklar
olarak kabul edilmiştir. Bu haklar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) vb
uluslararası sözleşmelerle de „güvence altına alınmış“ demokratik haklardır. AİHS'nin
Madde 10'u ifade özgürlüğünü ve Madde 11'i barışçıl toplanma ve
örgütlenme özgürlüğünü düzenler. AİHM kararları, Fransız hukuku için
bağlayıcıdır ve özgürlüklerin kısıtlanmasının "demokratik bir toplumda
gerekli" ve "orantılı" olmasını şart koşar. Bu durum karşısında;
hiçbir suç unsuru içermeyen, yalnızca iki kişi tarafından gerçekleştirilen ve demokratik
bir hakkın kullanımı niteliğindeki bu eylemin suçlamaya konu edilmesinin,
Berdan Efe Özder’in gözaltına alınıp özgürlüklerinden mahrum bırakılmasının
hukuka aykırı olduğu, ifade ve toplanma özgürlüğünün ihlali olduğu açıktır.
Yine
Berdan Efe Özder’in susma hakkının kullanmasının tutukluluğunun devamına karar
verilmesine gerekçe olarak gösterilmesi de açıkça hukuka aykırıdır ve suçtur. Fransız
Ceza Muhakemesi Kanunu (Code de procédure pénale) Madde 63-1'i uyarınca,
“gözaltına alınan bir kişi kimliğini beyan ettikten sonra, kendisine sorulan
sorulara cevap verme veya susma hakkına sahiptir.” Susma hakkı, Roma
Statüsü'nün 55. maddesinde ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. Maddesinde
de adil yargılanma hakkı kapsamında güvence altına alınmıştır. Dolasıyla susma
hakkının kullanımının herhangi bir şekilde suçlama konusu edilmesi veya gözaltı-tutuklama
gibi tedbirlere gerekçe olarak gösterilmesi de açıkça hukuka aykırıdır.
Aynı
şekilde, kişinin hukuka aykırı olarak gözaltına alınmasına karşı pasif direniş
göstermesi veya aşağılayıcı, onur kırıcı davranış niteliğindeki çıplak arama
dayatmasına karşı çıkması, rıza göstermemesi de bir haktır ve suçlama konusu
edilemez, gözaltı-tutuklama gibi önleyici tedbirlere gerekçe yapılamaz.
Berdan
Efe Özder, yasal-demokratik bir hakkının kullandığı için, son derece meşru
nitelikte bir eylemi nedeniyle Fransa’dan sınır dışı edilme ve 2 yıl boyunca
ülkeye giriş yasağı tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu durum yukarıda da
belirttiğimiz gibi açıkça hukuka aykırıdır, keyfi ve siyasi nitelikli bir
tutumdur.
Fransız
makamları bu keyfi ve hukuka aykırı tutumlarından vaz geçmeli, siyasi nitelikli
tutuklama ve sınırdışı kararlarını kaldırılmalı, Berdan Efe Özder derhal
serbest bırakılmalıdır.
BERDAN EFE ÖZDER DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!
SINIRDIŞI KARARI KALDIRILSIN!
HALKIN HUKUK BÜROSU ENTERNASYONAL BÜRO
