Yunanistan’dan
Serkan Onur Yılmaz’ın Direnişinin 1. Yılında Dayanışma Mesajı
SERKAN ONUR
YILMAZ: KUYU TİPİ HAPİSHANELERE KARŞI 1 YILLIK DİRENİŞ
Bugün, 10
Kasım’da, Serkan Onur Yılmaz kuyu tipi hücrelere karşı ölüm orucunda 365 günü,
yani bir yıllık direnişini tamamlıyor.
Bir yıldır
Serkan, diğer yoldaşlarıyla birlikte, siyasi tutsaklara dayatılan yasa dışı ve
insanlık dışı tecrit koşullarına karşı direniyor. Bu koşullar, S, R ve Y tipi
yüksek güvenlikli hapishanelerdeki hücrelerde uygulanıyor.
“Kuyu tipi”
hapishanelerde, hapishanenin mimarisi bizzat tutsağı her türlü toplumsal
etkileşimden ve iletişimden izole etmeyi amaçlıyor. Ancak bu hapishanelerin
siyasi tutsaklar için asıl amacı iki yönlüdür:
Bir yandan
duygusal izolasyon yaratmak, diğer yandan da Türk devletinin devrimcileri
mücadelelerinden vazgeçmeye zorlamasıdır.
Devrimciler,
sömürüden arınmış bir toplum için, emperyalizme ve halk kitlelerini, Türkiye
halklarını ezen oligarşiye karşı mücadele ettikleri için bu hücrelerde
tutuluyorlar.
Devrimciler
“suçlu” çünkü özgürlük, bağımsızlık ve halk iktidarı için savaşıyorlar.
Devrimci Sol’un
(DEV-SOL) savunmasında Dursun Karataş’ın 1988’de söylediği gibi:
«İtiraf
ediyoruz ki, halkın kanını emen emperyalistler için büyük bir kâbus haline
geldik. Copla, silahlarla, bıçaklarla, faşist yasalarla halka terör estirdiler.
İtiraf ediyorum ki bu faşist devleti biz kurmadık. İtiraf ediyoruz ki suçluyuz
çünkü faşizmi yıkmak ve onun yerine halkın demokratik yönetimini kurmak için
savaştık; böylece adil ve güzel bir yaşam içinde büyüyeceğiz.»
Kuyu tipi
hapishanelerdeki özgür tutsaklar (veya tutsaklık içinde özgürlük arayanlar)
Türkiye’de bu izolasyon hapishanelerinin kapatılması için mücadele ediyorlar;
bu hapishaneler devrimcilerin moralini kırmayı hedefliyor.
Geçmişte, Türk
ve Kürt devrimciler benzer tecrit hapishanelerine —örneğin beyaz hücrelere—
karşı direnmiş ve zafer kazanmışlardır: bu şekilde gösteriyorlar ki bu
hapishanelerin kaldırılmasının ve tutuklulara dayatılan insanlık dışı tecrit
ile gözaltı koşullarının son bulmasının tek yolu teslimiyet değil, direnmedir.
Büyük Direniş
sırasında beyaz hücrelere karşı ölüm orucundaki Sevgi Erdoğan’ın (2001)
günlüğünden bir alıntıyla bitiriyoruz:
«Hayat devam
ediyor çünkü direniş de devam ediyor! Ölüm orucu yalnızca su, tuz ve şekerle
sürüyor… direnişimiz cesaret, gelecek umudu ve zafere inanışla devam ediyor…
Hızla ölüme yürüyoruz…. Zafer, feda ettiğimiz hayatlarımızla kazanılacak…»
TÜRKİYE’DEKİ
DEVRİMCİ TUTSAKLARA DAYANIŞMA!
KUYU TİPİ
HAPİSHANELER ŞİMDİ KAPATILSIN!
FAŞİZME VE
EMPERYALİZME ÖLÜM!
