
1-
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben, Türkan Albayrak. Düzceliyim. 26 yıldır çalışan bir işçiyim.
2-
Sakarya Hendek’te Havai fişek fabrikasında
patlama meydana geldi ve siz sonrasında oraya gittiniz. Neden hemen gitmek
istediniz ve neler gördünüz?
Hendek’teki fabrikadaki patlamayı ve ölen işçiler olduğunu basından
öğrendiğim. O anda orada olmayı, oradaki işçiler için bir şeyler yapmayı
istedim. Zira ekmek parası için sabahın körün de kalkıp işe gideriz. Akşam da
evimize dönmeyi sabırsızlıkla bekleriz. Coşkunlar havai fişek fabrikasında
çalışanlar artık evlerine dönemeyecekti. Bu duygular ile harekete geçtim ve
Sakarya/Hendek’e gitmeye karar verdim.
İşçilere nasıl ulaşabilirim diye düşündüm. Öncelikli olarak fabrikanın
bulunduğu köye gittik. Yol boyunca jandarma arabaları vardı. Patlamadan önce
halkla hiçbir ilişkisi olmayan devlet birden bire burada ki halka sahip çıkar
görünmeye çalmaktaydı. Fabrikanın yakına
yaklaşamadık. Köy’de çalışan işçileri buluruz diye kahvehaneye girdik. Köylüler çok misafirperver bir şekilde bizi
karşıladılar ve hemen sohbete başladık.
3-
Bölge halkı fabrika ve yaşanan patlama ile
ilgili ne söylüyor?
Kahvedekiler dertlerini anlatacak birisini bekliyor gibiydiler. Bizi
görünce sevindiler ve anlatmaya başladılar. Daha önce fabrikada çalışmış bir
işçi bu kazanın beklendiğini söyleyerek söze başladı. İş güvenliğine
uyulmadığını, gelen denetimcilerin göstermelik olarak gelip para aldıktan sonra
hiçbir sorun yokmuş gibi gittiklerini söyledi.
Fabrika kurulalı 12 yıl olduğunu ve böyle patlamaların sürekli olduğunu,
fakat diğer patlamaların küçük çaplı olduğunu, tek tek işçilerin öldüğünü ve
yaralandığını ama bunun çok gündeme gelmediğini sözlerine ekledi. Çalışma
koşullarının zorluğundan oradaki işten ayrıldığını ve başka bir fabrika da işe
başladığını belirtti. O gün patlama
sonrası çekilen resim ve videoları bizi verdi. Bunlar sosyal medya da
yayınlanmamış olanlardı. Resimleri görünce vahşetin resmini ve boyutunu görmüş
olduk. Parçalanmış bendeleri, ağaçlara aslı kalan bağırsakları, kopmuş ayakları
ve kanalar içinde kalan yerleri ve vücutları gördük… Burada ki işçiler ölü
sayısı 7 kişi ama bizce daha fazla dediler. Yaşanılan patlamanın boyutun yüksek
olduğunu, ölü sayısının da bu şekilde yüksek olacağını düşündüklerini
söylediler. Orada bulunan evlerin dahi hasar aldığını bahsettiler. Bizlerde
gözlerimizle evlerin hasarlar aldığını gördük… Patlamanın yaşandığı fabrika da
çalışan işçilerin adreslerini sorduk ve kahveden ayrıldık. Gittiğimiz evlerde
ise kimseyi bulmadık… Bir kapı’da ise çalışan işçiye ulaşamadık ama bizi gören
başka bir kadın çıktı kapıya. Oda hemen
olan biteni anlatmaya başladı. Fabrika da daha önce 8 gün çalışmış işten
ayrılmasını kendi yorumu ile ‘‘bizi saniyeler ile yarıştırıyorlardı dayanamadım
işten ayrıldım’’ şeklinde ifade etti.
Patlamanın sonucu olarak her yerin sallandığını anlattı. MÜSİAD’ın
düzenlediği akşam yemeğinden haberi olduğunu söyledi. ‘’Utanmadan birde akşam
yemeği yiyorlar’ ‘ şeklinde tepki gösterdi. ‘’Kesinlikle bu fabrikayı bura da
istemiyoruz. Sabah vali kayamamam geldi bize 10.000 lira para verelim susun’’diyorlar.
‘’Bizim para ile ağzımızı kapatacaklar ve bu fabrikayı buradan kaldırmayacaklar’’
dedi.
4-
Katliam da ölen işçi sayısı ve kayıpların daha
fazla olduğu söyleniyor, bu konuda ne söylemek istersiniz?
Halk ölen işçilerin sayısının çok daha fazla olduğunu söylüyor. Benim
gözlemim ise bu fabrika da eğer işçi vardıysa burada ölen insan sayısı daha
fazladır. Çünkü böylesi devasal bir patlama sonucu sağ kurtulmak neredeyse
imkansız gibidir. Ki yaralı sayısına ve kayıp sayısına bakınca sayının artacağı
ise çok açıktır. Burada kayıp işçi sayısının 50 olduğundan bahsediliyor. Bu
işçilerden henüz bir haber alınamadı. Bir fabrikanın işçisine ulaşmak devlet
açısından bu kadar zor olmasa gerek. Adresleri belli, telefon numaraları bellidir. ‘Bir işçi bizim annemizin babamızın telefon
numarasını dahi alıp sisteme kaydettiler. İsterlerse kayıpların ailesi yanında
olup olmadığına çok rahat ulaşabilirler’ diyor. Aslında bu kadar kolay olan bir
şey kayıplara ulaşma ama henüz bu konuda bir açıklama yoktur.
5-
Katliam sonrası MÜSİAD patron ile dayanışma
yemeği düzenledi ve AKP’nin tüm yetkilileri patronu arayarak geçmiş olsun dedi.
Bu konuda halkın tepkisi nedir, ne söylemek istersiniz?
Halk bu yemeği duymuş ve oldukça tepkiliydi. Neyin yemeğini yiyor
diyorlar. Fabrikanın sahibi olan Sakarya Müsiad başkanı Yaşar Coşkun’a
kinliler. Nasıl kinli olmasınlar
insanların cenazelerine dahi saygıları yoktur. Bir yanda işçilerin aileleri
acılar yaşarken diğer yanda akşam yemeğinde bir avuç asalak buluşuyor. Tabi bu
onların doğasına uygun bir davranıştır. Onların karı için 100 işçi, bin işçi
ölmüş önemli değil. Önemli olan karlarının devam etmesidir.
Akşam dönüş yolunda tepeye kurulmuş olan saray gibi bir yerin önünden
geçtik. O tepeden bölgede olan patlama ve yarattığı sonuçlar çok açık bir
şekilde görünüyor. MÜSİAD akşam yemeğini
burada düzenlemiş. O yüksek tepeden kurbanlarının ölümünü seyretmişler. Yani
aslında işçileri kar için öldürüp ardından ise ölümlerini bir akşam yemeğinde
seyretmişler gibi bir şey oldu.
6-İşçilere neler anlattınız ve yaşanan katliam ile ilgili
söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben hendek’e çok yakın olan
Düzce’de büyüdüm. Ben büyürken tütün ekerek geçimlerini sağlayan Hendek’liler
katilleri olacak olan bir fabrikaya mahkum olmuş durumdalar. Tütün ekemiyorlar.
Tarımdan para kazanamıyorlar. Bunun içinde bu fabrikada işçi olarak çalışmak
zorunda kalıyorlar. Tarlaların ortasına fabrika yapılmasına iş imkanı
sağlayacak diye izin vermek zorunda kalmışlar. Soma’daki işçiler nasıl maden
ocağında çalışmak zorunda kalmışlarsa, Hendek’te ki işçilerde burada çalışmak zorunda
kalmışlar. Açlık ve yoksulluk onları ölümü göze alarak çalışmak zorunda bırakmış.
Sonuçta sürekli bir patlama olduğunu, bir güvenlik önlemi olmadığını söylüyorlar
ama çalışmak dışında ise bir çaremiz yok diye düşünüyorlar.
7-Gerçek
sorumlular her zaman ki gibi yine aklanmak isteniyor. AKP ilk andan itibaren
patrona geçmiş olsun dileklerini yolladı ve patronu koruyan kollayan açıklamalar
da bulundular. Sanki sorumlu Yaşar Coşkun değilmiş gibi bir durum yaratmaya
çalışıyorlar. Bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
AKP hükümeti geldiği günden bu zamana kadar patronları açık açık
korumuştur. Torunlarda Soma’da olanlar tekrarlanıyor. Burada ama değişik olan
bir şey var. 4 işçinin öldüğü söylenen bir yere hiçbir zaman üç bakan birlikte
gitmemişti. Halktan öylesine korkuyorlar ki katliamın üzerini örtmek için
çabucak harekete geçtiler. O fabrikanın köylerin tam ortasına kurulması zaten
bir suçtur. Bu ayrıcalık ancak devletin koruması ile elde edilebilir. Fabrika
köylere 600 metre kadar uzaklıkta sadece… Kar hırsı öyle gözlerini bürümüş ki
tüm her şeyi hiçe sayıyorlar. Durum böyle iken elbette AKP’nin patronu
cezalandıracağı veya gerçek sorumluları yargılayacağını bekleyemeyiz. Devletin
ilk andan itibaren orada olması aslında bir yanda patronu da aklama çabasıdır. AKP
tekellerin partisidir ve görevi ise bu asalakların çıkarlarını korumaktır.
Bunun için bu gün Soma katliamının sorumluları dışarıda geziyor ama Somalı
ailelerin avukatları hapishanelerde. Burada AKP’nin tavrı Soma’daki tavrı ile
aynıdır. Burada madencileri yerde tekmelediler ama ölülerin ardından akşam
yemeği düzenlediler. İkisi de aynı şeydir.
6- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Eğer bu katliamların hesabı
sorulmazsa yeni katliamlar yaşanmaya devam edecek. Çünkü artık kapitalizminin
ilk döneminde ki gibi insanların hiçbir hakkının olmadığı bir süreç yaşanıyor.
İşçiler yakılıyor, öldürülüyor ama hesap soran hiç bir merci yoktur. Üzeri
örtülerek geçiliyor. Onlar örgütlü olduğu
için hemen organize oluyorlar. Bizimde artık örgütlenerek hesap sormamız
gerekir. Örgütlenerek mücadele etmek ve katliamları örgütlü gücümüz ile
durdurmak gerekir.