1 mayıs FOSEM Fransa Gebze Hacıahmet Isparta Maraş Mektuplarımızla Tecriti Kıralım Muharrem Karataş Polonya Sevgi Erdoğan Vefa Evi TAYAD Tokat UTMP Zürich adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya açıklamalar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa bağcılar belgesel belçika beykoz beşiktaş boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler galatasaray gazi gençlik gerilla giresun grup yorum gözaltı gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere istanbul isveç isviçre italya izmir işçi meclisi kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba kültür sanat kütahya küçükçekmece kınık kıraç lubnan malatya maltepe mardin mersin munzur muğla nurtepe okmeydanı ortaköy piknik radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler taksim tavır dergisi tekirdağ tiyatro trabzon tuzla türkiye videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi çanakkale çayan çayan mahallesi çağlayan çekmece çerkezköy ömürtepe örnektepe İngiltere İsviçre şiir şiirler şişli

Kuyu Tipi Hapishanelere Karşı Süresiz Açlık Grevinde Olan Fikret Akar'ın Mektubunu Yayınlıyoruz

Nefsin Terbiyesinden, Hak Alma Aracı Olmasına Açlığın Kısa Bir Öyküsü

"Toprağın altında gizli suyu küreğin açığa çıkarması gibi açlık da anlama ve sezinleme pınarını açığa çıkarır, yolculuğu tam gideceği yere götüren en iyi attır açlık. Ama onu ehil bir elin biraz eğitmesi gerekir."

Seyid Burhanettin (Mevlana'nın hocası)

Seyid Burhanettin yukardaki sözü neredeyse bin yıl önce söylenmiş. O zamanki koşularda açlık ile nefsi terbiye ederek daha güçlü bir kişiliğe ulaşmak amaçlanmış. Şeyh Bedreddin'in çile odasına girerek yalnızca su ve zeytin ile 40 gün aç kalarak düşüncelerini berraklaştırdığını, nefsini yendiğini, hedeflerini netleştirdiğini ve önünde engel olan korku ve kaygılarından arındığını biliyoruz. Yani çile odasında esas olarak eskinin kiri ve pasından arınmanın, yeninin doğumunun sancıları çekilir. O dönemin zenginliği kendini yeme içmede, bollukta göstediği için, dünyevi nimetlere sahip olma hırsının, ihtirasının da sembolü olarak görülür. Açlık, dünyevi nimetlere karşı insan iradesinin, nefsine sahip çıkmasının simgesi olur. Bu nedenle açlık sadece yememek değildir. Nefsini kontrol etmenin, dünya malına tamah etmemenin, kişisel hırs, öfke, heveslerden arınmanın, dürüst, adaletli, ilkeli, onurlu bir yaşamın kapısıdır açlık. Bu nedenle açlığı eğitmesi gereken ehil el bir diyetisyen değildir! Daha önce bu kapıdan geçmiş, kişisel hırsalrı yerine her türlü zor koşullar altında ve ağır bedelleri göze alarak iyi olanı, güzel olanı, doğru olanı yapma iradesine, cüretine kararlılığına sahip kişidi o el.

 

Nefsi terbiye için açlık çok daha eski tarihlere dayanıyor. Yerleşik hayata geçişle birlikte insanlık tarım ve hayvancılıkta ilerleyerek açlık sorununu bir nebze olsa çözmeye başlamıştı. Bu uğraşlardan elde ettiği ürünler onu aç kalmayacak şekilde doyurmaya yetiyordu. Ancak kuraklık, seller vs. gibi doğa olaylarına çare üretmediği için aç kalınan yıllar da az değildi. Yeterli ürün alınmadığı dönemlerde açlıktan kitlesel ölümler yaşanmaktaydı. Bilimin henüz doğa olaylarına açıklayacak düzeyde gelişmemesinden kaynaklı yaşanan kıtlığın nedenini, tanrıların kendilerini cezalandırdığı şeklinde yorumluyorlardı. Tanrılar, kendilerine sundukları nimetlere şükretmeyen, aç gözlülük, ahlaksızlık yapan, iyiden, güzelden, doğrudan ayrılan insanlığı kıtlık ile cezalandırıyor, terbiye ediyordu. Tanrıların öfkesini dindirmek, şükranlarını sunmak için kurban verme, adak adama gibi ritüellerin yanında oruç tutma da önemli bir yer edindi. Katı yiyecek yememek, et yememek, belli saatlerde hiçbir şey yiyip içmemek gibi farklı nüanslara sahip olsa da hemen hemen tüm kültürlerde oruç tutma ritüeli ortaya çıktı. Özellikle rahipler, verdikleri nimetler için tanrılara şükranlarını sunmak, açgözlülükleriyle tanrıları öfkelendirmemek adına belli aralıklarla, belli mevsimlerde oruç tutmayı ibadetin bir gereği olarak yerleştirdiler. Bugün hemen hemen her dinde farklı özelliklere sahip olsa da oruç ibadeti mevcuttur.

 

Tanrıların şükranlarını sunmak, öfkelerini yatıştırmak amacıyla tutulmaya başlanan oruç ritüeli kültürlerin gelişip evrilmesiyle birlikte bir nefis terbiyesi, eğitim yöntemine dönüştü. Seyid Bedrettin işte bu gerçeği dile getirmektedir. Amaç aç kalmak değil, güdülerini, dürtülerini, heveslerini, arzularını, ihtiyaçlarını kontrol altına almaktır. İnsanın en temel ve ilkel güdüsü yaşamını devam ettirme, hayatta kalma güdüsüdür. Bunu gerçekleştirmek için de vücudun enerji ihtiyacının karşılanmasına, yani gıdaya ihtiyaç vardır. İnsan ancak karnını doyurduktan sonra diğer ihtiyaçlarını karşılayacak işlere yönelebilir. En temel işi karnını doyurmaktır. Halkımız bu gerçeği, "ekmek kavgası" olarak adlandırmıştır.

 

Sınıflı toplumlarla birlikte insanlık aç bırakınlar ve aç bırakılanlar olarak ikiye bölünmüştür. Aç bırakanlar, büyük halk kitlelerini açlıkla terbiye etmeyi sınıfların ortaya çıktığı ilk anlardan itibaren kesintisiz sürdürmüşlerdir. Aç bırakma kudretine ahip olanlar, yani egemenler ancak günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri kadar olarak sunarak insanların sürekli ekmeği peşinde koşmasını dayatmış, bu şekilde yönetebibilir hale gelmelerini sağlamıştır. Günlük geçimini zar zor sağlayan insanlar diğer ihtiyaçlarını düşünemez, talep edemez durumdadır. Bu şekilde açlık nefsin terbiyesinden, kitlelerin boyunduruk altına alınmasının aracı haline getirilmiştir egemenler eliyle.

 

Ve bazen silah sahibini de vurur. Egemenlerin elinde halkı kitlesel sindirme silahı olarak kullanılan açlık, egemenlere karşı hak alma eylemi haline dönüşür. Ortaçağ sonrası İrlanda'da ağların, beylerin haksızlığına uğrayan yoksul halk, özellikle kadınlar haklarını almak için ağanın, beyin konağının, şatosunun kapısında yemeden, içmeden oturur. Hakkının ödenmesini ister. Hakkı ödenene kadar gerekirse ölene kadar aç kalarak ağanın, beyin yapmış olduğu haksızlığı teşhir eder. Bu duruma düşen ağanın, beyin soyluluğuna halel gelmiş olur, onur meselesi haline gelir. Ve müzlum nihayetinde direnişiyle hakkını kazanır. Ve artık açlık hak alma aracına dönüşmüştür mazlumun elinde.

 

Hak alma mücadelesi örgütlü hale geldikçe açlık da politikk bir içerik kazanır, yaygınlaşır, nitelik kazanır. Grev işçi sınıfının burjuvaziye karşı hak kazanma mücadelesinde en etkili araçlardan biri olarak tarih sahnesine çıkar. Ve açlık bu etkili yöntemle adeta bütünleşir ve açlık grevi adına alır. Özellikle direnmek için bedeninden başka hiçbir silahı olmayan Özgür Tutsakların en etkin mücadele araçlarından biri haline gelir açlık grevi. Koşullar varlık yokluk, ölüm kalım raddesine vardığında, haklarını, varlığını uğruna ölümü göze alarak savunması dayatıldığında açlık grevi de ölümüne yapılır bu duruma gelir. Kimi kültürlerde ölüm orucu denir buna, kimi kültürlerde ölene kadar açlık grevi. Tüm dünyada defalarca hak alma, zulme karşı direnme yöntemi olarak ölüm orucu gerçekleştirildi. Ancak Türkiye bu anlamda en çok açlık grevi ve ölüm orucu gerçekleştirilen ülkedir herhalde. Bu durum bir yanıyla Türkiye'deki zulmün ve direnişin keskinliğini göstermektedir. '80'den sonra Türkiye hapishanelerinnde açlık grevi veya ölüm orucu ile geçirilmeyen tek bir gün bile yaşanmamıştır desek abartmış olmayız.

 

Açlık öylesine güçlendirdi ki irademizi, çelikten bir irade haline getirdi. Berkan Abatay 85 kg başladığı ölüm orucunu 589 gününde yaşamını yitirdiğinde artık 15 kg idi. Gün be gün, hücre hücre ölümü yenme iradesinin sembolü oldu Berkan. Ve bugün kuyu tipi tecrite karşı sürdürülen mücadelenin en etkili araçlarının başında gelmektir açlık grevi.

 

Günümüzde dünyadaki adaletsizliğin de en büyük göstergelerindendir açlık.

 

Bir milyardan fazla insan günlük yiyecek bulamaz ve açlık çekerken, emperyalist ülke halklarının en büyük sağlık sorunlarının başında aşırı kiloluluk, yani obezite gelmektedir.

 

Dünyanın yarısı açlık çekerken, diğer yarısı fazla yemekten muzdarip. Oysa dünyada tüm insanlara yetecek kadar, hatta daha fazzla gıda üretiliyor. Fakat yine de milyarlarca insan açlık çekiyor. Adaletsizliğin, sömürüsün en çıplak resmidir bu durum. İsrail siyonizmi Gazze halkını açlıkla teslim almak istiyor. Dünyanın en modern, son teknoloji silahlarıyla Gazze'yi yerle bir etti, onbinlerce insanı katletti. Yine de gazze halkını teslim alamadı. Son teknoloji silahlarıyla yapamadığını açlıkla yapmaya çalışıyor. Gazze halkı aç! Çocuklar, insanlar açlıktan ölüyor. Yine de teslim olmuyor Gazze halkı. Eskiden kaleleri kuşatan ordular, kkale içindeki halkı aç, susuz bırakarak teslim alırlardı. Açlığı, susuzluğa rağmen teslim olmuyor Gazze halkı.

 

Neden? Nasıl direniyor? bu gücü nereden alıyor?

 

Bilinen bir gerçektir, politikleşmeyen yoksulluk yozlaştırır. Yoksulluğun, açlığın politikleşmesi demek; dimin aç bıraktıını, neden aç bıraktığını, açlıktan nasıl kurtulacağını bilmek demektir. Bilim artık gelişti. İlk çağlardaki insanlar gibi çaresiz değiliz. Dünyadaki tüm insanları doyuracak üretimi gerçekeştirebilecek bilim mevcut bugün. Açlığımızın nedeninin tanrıların öfkesi, gazabı olmadığını öğrendik bilim sayesinde. Ve yine bilim sayesinde aç bırakanları biliyoruz, tanıyoruz. Neden ve nasıl aç bıraktıklarını ve nasıl kurtulacağımızı da. Bilgi güçtür.

 

Bilen insan güçlü olur. Gazze halkı biliyor neden ve nasıl aç bırakıldığını. Bundan güç alarak direniyor. Berkan biliyordu neden aç kalmak zorunda bırakıldığını. Bu bilinçle direndi tecrit bulmüne.

 

Seyid Burhanettin'e gönül ratatlığıyla şu cevabı verebiliriz bugün. Açlık atını öyle iyi eğitik ki, zaferin yolunu ezberledi artık. Toprağın en derinlerindeki gizli suyu tek hamlede açığa çıkarmasını öğretti bize.

 

Bindik açlık atına, dört nala koşuyoruz zafere!




Etiketler: , ,
[blogger]

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.