Yirmi beş yıl önce, 11 Eylül olaylarının ardından ABD hükümeti, ABD emperyalist hegemonyasına karşı çıkan ülke ve örgütleri hedef alan sözde bir “teröre karşı savaş” başlattı. Bu hükümet, örgüt ve hareketler neredeyse anında “terörist” ilan edildi ve Britanya hükümeti de hızla bu tanımı benimseyerek ABD ile olan “özel ilişkisini” vurgulamaya hevesli olduğunu gösterdi.
Bu kampanya, Irak ve Afganistan’ın işgali ile diğer birçok
bölgede doğrudan veya dolaylı emperyalist saldırganlık için bahane olarak
kullanıldı. Bu saldırılar; demokrasi getirmek, barış tesis etmek, kadın
haklarını korumak, kitle imha silahlarını ortadan kaldırmak gibi söylemlerle
meşrulaştırıldı. Ancak gerçek – kimi için erken, kimi için geç – ortaya çıktı.
O zamana kadar yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan acı çekmişti. Ülkeler
yıkıldı, bölündü, yer altı ve yerüstü kaynakları talan edildi.
Sadece birkaç gün önce Britanyalı milletvekilleri, Palestine
Action’ı terör örgütü ilan etmek için oy kullandı.
Neden?
Çünkü eylemleriyle Palestine Action, ezilen Filistin
halkının sesi haline geldi. Ağır sansür altındaki Britanya medyasını bu gerçeği
duymaya zorladı. Bu da kukla Başbakanın arkasındaki gerçek gücü rahatsız etti.
Britanya devletinin Siyonist çıkarlarla olan derin bağları iyi bilinir ve
belgelenmiştir. Bu etkiler parti liderlerini ve hatta hükümetleri yönlendirecek
kadar güçlüdür.
Britanya devletinin 2000 Terörle Mücadele Yasası
çerçevesinde “terörizm”i nasıl tanımladığına bakalım:
Yasanın 1. bölümüne göre “terörizm”, bir kişiye ciddi şiddet
uygulamak, mülke ciddi zarar vermek, bir kişinin (eylemi gerçekleştiren kişi
hariç) hayatını tehlikeye atmak, kamu sağlığı veya güvenliğini ciddi biçimde
tehdit etmek veya elektronik sistemleri bozmak gibi eylemleri içerir ya da bu
eylemlerle tehdit etmeyi kapsar. Bu eylemlerin, hükümeti etkilemek veya halkı
korkutmak amacıyla ve siyasi, dini, ırksal ya da ideolojik bir amaca hizmet
etmek üzere yapılması gerekir.
Buradaki kilit kelime “ciddi”dir. Eğer eylemleriniz “ciddi”
hale gelirse—yani etkili, rahatsız edici ve düzeni sarsıcı olursa—bir tehdit
olarak görülürsünüz. Hyde Park Köşesi'nde bir kürsüye çıkıp dertlerinizi
bağırarak anlatmanız tolere edilir. İşte burjuva “demokrasisi”nin sahte
görüntüsü budur: Ne isterseniz söyleyebilirsiniz, yeter ki harekete geçmeyin.
Bu tanıma göre, Birleşik Krallık, ABD ve İsrail; Filistin,
Lübnan, Yemen, Irak, Suriye, Libya, Afganistan, Ukrayna ve daha birçok ülke
terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Bu terör eylemleri hâlâ devam etmektedir.
İsrail, uluslararası insan hakları örgütleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ve en önemlisi dünya çapında milyarlarca insan tarafından
lanetlenmiştir. Ancak Britanya devletinden anlamlı bir kınama gelmemektedir.
Sessizlik hâkimdir. Fakat sıradan insanlar harekete geçtiğinde, derhal
“terörist” ilan edilirler.
Bu, açık ve net bir iki yüzlülüktür.
Britanya hükümetine göre; bebekleri, çocukları, sivilleri
vurmak; evleri, hastaneleri, okulları yıkmak; Gazze’de soykırım yapmak kabul
edilebilirdir. Ama savaş suçlarından kâr eden şirketlerin altyapılarına zarar
vermek ya da üzerlerine kırmızı boya dökmek 'terörizmdir'.
İşte emperyalizmin çıplak yüzü budur.
Emperyalizmin istediği; sessiz, bilgisiz, edilgen ve
itaatkâr bir halktır.
Biz, Anti-Emperyalist Cephe olarak adaletsizlik karşısında
asla sessiz kalmayacağız.
Emperyalizme, faşizme ve Siyonizme karşı vicdan ve cesaretle
mücadele eden tüm kişi ve örgütlerle tam dayanışma içerisindeyiz.
Britanya hükümetinin Palestine Action ve benzeri grupları
kriminalize etme girişimlerini kınıyoruz.
Filistin Özgür Olacak—Nehirden Denize Kadar!
Yaşasın Direniş!
Kahrolsun Emperyalizm, Faşizm ve Siyonizm!
Anti-Emperyalist Cephe